Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Tatarların kökleri İdiİ-Ural daha doğrusu İdilÇulman civarıyla bağlanmıştır. Bu bölgede ise şu aynı Skif-Sarmatlar yaşamış, fakat orman bölgesindeki Fin-Ogurlar ile birlikte... Skif-Sarmat her yerde Osetin diye bilinince burada da Türkler yaşamamış görünüyor. Yani bu bölgedeki SkifSarmat devri arkeolojik kültürlerin de, bizim Türk atalarımıza ait olması mümkün değildir anlaşılan. Buna göre onların bazısı Osetin'e, bazısı da FinOgur'a ait diye kabul edilmiştir. (Halikov A.H., 1969,3,373).
İdil-Ural bölgesinde daha evvel İran-Osetinler yaşamış olunca buraya Türkler daha sonra gelmişler diye düşünülmüş ve bizim bu toprakların etnik tarihini anlatırken bir "türkleşme" problemi ortaya çıkmıştır.
Bizim bölgenin "türkleşmesini" yani buraya Türklerin gelmesini çeşitli bilginler farklı devirlere bağlamışlardır.
Bir kısım âlim yukarıda dendiği gibi, Doğu Avrupa'nın Türkleşmeye başlamasını "Mecâlisü'nNefâis". IV. asırda gösterirler. Onlara göre Hunlar, sadece Aşağı-İdil'e ve Don boylarına değil, Orta-İdil ve Ural boylarına da girmişlerdir. Yani İdil ve Ural boylarına da girmişlerdir. Yani İdil Ural'daki ilk Türkler, Hunlar olarak ancak IV. asırda ortaya çıkmışlardır. Bu, resmî tarih biliminin ilk görüşü.
İkinci görüşe göre de Hunlar IV. asırda Orta İdilÇulman boylarma gelememişler ve burada henüz sadece Osetin ve Fin-Ogurlar bulunmuşlardır. İlk Türkler olarak buralarda Kuzey Kafkasya ve Azak Denizi boylarında yaşayıp dağılan Büyük Bulgar devletinden VII. asır sonunda VIII. asır başında Bulgarlar gelmişlerdir. İşte bu Bulgarlar bugünkü Tatarların İdil-Ural'daki ilk kökleri olmuşlardır.
Üçüncü görüş taraftarları ve şöyle derler: Evet, Bulgarlar buraya VII-VIII. asırlar arasında gelmişler fakat onlar Tatarların köklerini değil Çuvaşların köklerini teşkil etmişlerdir, çünkü onların dili Çuvaşlarınki gibi olmuştur. Normal Türk dilinde konuşan ilk Türkler, yani bugünkü Tatarların ilk kökleri olan Tatarlar XIII. asır başında, ancak Moğol akınlarıyla gelmişlerdir. Son yıllarda "Biz Tatar mı, yoksa Bulgar mıyız?" şeklindeki şaşırtıcı soruya "Biz Tatar olmuşuz ve Tatar kalacağız" diye tek yanlı cevap vermeye çalışanlar, "Tatarların kökleri İdilUral'da XIII. asırdan eskiye gitmez" diye ispatlamak üzere tekrar bir hissi atak yaptılar, Tatar kavminin tarihini Tatar adının tarihiyle karıştırıp bıraktılar. Onlara göre, bizim Tatar kavim adı işte bu Orta Asya'dan Moğol savaşçıları olarak gelen Tatarlar' dan başlar.
Dördüncü görüşe göre Tatarların dil ve kavim kökü ancak XIV. asırdan başlar. Orta Asya'dan gelen Tatarlar da yerli Bulgarlar da henüz Tatarların esas kökünü teşkil edemez. Yüz yıldan fazla beraber yaşarken bunlar birbirine karışır ve bunun neticesinde Orta Asya'dan gelen Tatarlar yerli Bulgarları Çuvaş dilinden normal Türk diline geçirir ve kendisi de Orta Asya diyalektini unutup Ural İdil Türkçesinde konuşmaya başlar. Bu 1361 yılında olur, tam bu tarihten itibaren Bulgar kabir taşlarında Çuvaşça-Bulgarca yarma geleneği biter, Bulgar Tatarlaşır. Bu görüş taraftarlarına göre, bugünkü Tatarların Tatar şeklindeki kavim adı da bu devirde yerleşir, o devirden itibaren onu Tatar diye adlandırırlar.
Tatarların dil ve kavim kökleri hakkında işte bu dört görüş resmî tarihte epeyce "sağlamlaştırılmış". Fakat daha beşinci görüş de var.
Beşinci görüş, Çulman-Ak İdil boylarında VIIVIII. asırlarda Büyük Macaristan hüküm sürmüştür, görüşüne bağlanmıştır. Burada Büyük Macaristan var olmuş ve bunun içinde veya yanında da Tatarlarm Türk dedeleri de bulunmuş dersen gene bir başka olurdu. Hikmet şunda ki, öyle demek de mümkün değil, çünkü Tatarcaya da Başkurtçaya da tek bir Macar sözü girmiş değil, yani Macarların civarında Tatar-Başkurt ataları yaşamamışlar ve onlar ancak Macarlar VIII. asırda Orta İdil'den gidince buralara gelmişlerdir. Demek ki bu beşinci görüşe göre, Tatarların Türk ataları İdil-Çulman boylarına IX. asır başında ancak gelmiş oluyorlar.
Böylece resmî tarih biliminde İdil Tatarlarının etnik kökleri bugüne kadar açık değildir: Onu IV. asırda "gelen" Sinler ile de VII. asırda "gelen" Bulgarlarla da, VIII. asırda Moğollarla "gelen" Tatarlarla da, XIV. asırda bu Tatarların Çuvaş dilli Bulgari Tatarlaştırmasıyla da birleştiriyorlar