KISACA
Narman kazasında bir gelin gördüm
Aklımı fikrimi hep ona verdim
Ben de o goncanın bülbülü oldum
Yanaklar allanmış eller kınalı
Acap kimlerdendir bu güzel gelin
Aklımı başımdan aldı bu gelin
Serimi sevdaya saldı bu gelin
Yolcuyu yolundan aman aman
Eyler bu gelin
Bir zubun geyinmiş sızığı sarı
Saçları kumraldır, gözleri mavi
Göğsünde var bir çift Gürcistan narı
Yanaklar allanmış eller kınalı
Acap kimlerdendir bu güzel gelin
Aklımı başımdan aldı bu gelin
Serimi sevdaya saldı bu gelin
Yolcuyu yolundan aman aman
Eyler bu gelin
Erzincanlı Hafız Şerif
1902 Erzincan doğumlu olan Şerif TANINDI, şimdiki adı Çatalören olan bir köyde yaşamının ilk dönemlerini geçirdi. Hafız olan babasının yönlendirmesi ile 14 yaşında hafızlık sınavından başarı ile geçmiş ve genç yaşta Sümbül Hanım ile evlendirilmiş; üç kız, bir erkek olmak üzere dört çocuk babası olmuştur.
Yaşamını köyde imamlık yaparak geçirdiği dönemlerde etrafındaki dostlarının teşviki ile sesini sanat çerçevesi dahilinde değerlendirmesi gerektiğine inandı.
İstanbul'a da yine müezzin olarak gelen ancak zaman zaman halk gazinolarında sahne alan Hafız Şerif'in ünü dilden dile yayılmaya başlamıştır.
Bu ünü duyanlardan biri de Hafız Burhan'dır.
Hafız Burhan, Hafız Şerif ile tanışmak istemiş ve onu tanımak için davet etmiştir. Ancak Hafız Burhan, sanatçı kimliğine uymayan ve hiç de yakışık almayan ölçüsüz tavırlar sergileyerek, bir tür dalga geçme edası içinde Hafız Şerif'i dinlemiş ve ciddiyetsiz bir tavır sergilemiştir. En nihayetinde sıkılan Hafız Şerif'e, Hafız Burhan gülerek şöyle demiştir: '' Hafızım, hani köyde şöyle çifte giderken, tarla sularken elini kulağına nasıl atıp söylüyorsan, hele bir de burada elini kulağına atıp söyle; bir de öyle dinleyelim seni.''
Hafız Şerif balkona çıkar. ''YILDIZ''ı görür. Bir, iki, üç derken... Peşpeşe sıralar türkülerini. Artık hiçkimse ve hiçbir şey umrunda değildir.
Zaten o saatten sonra da onunla alay edecek kimse kalmamıştır ortalıkta. Hafız Burhan ise ''Ya Rabbi! Sen nelere kadirsin' Ben sanırdım ki benden daha tiz sesli biri gelmez dünyaya! Kardeşim seni tebrik ederim, bu sesinizi muhafaza ediniz!'' diyerek ayıbını örtmeye çalışmıştır.
Artık plak dünyasının aranılan bir adı olarak dilden dile dolaşan türkülere imza atan sanatçının babası, uzaklardan imam ve hafız oğlunun durumuna üzülse mi gurur duysa mı pek bilememiş; yine de onunla gurur duyarak hayata gözlerini yummuştur. Öldüğünde oğlunu görmeyeli uzun zaman olmuştur. Şerif'in Erzincan'a gelip babasını uğurlaması aylar almıştır.
Tıpkı imamlık ve sanat arasında kaldığı gibi aslında Hafız Şerif, aynı zamanda İstanbul'la Erzincan arasında da kalakalmıştır. Bir yarısı orada, bir yarısı burada gibi bir hayatı olmuştur. Kâh Erzincan'a gitmiş, kâh İstanbul'a dönmüş, kâh bir türkü tutturmuş kâh bir camide müezzinlik yapmıştır.
Uzun boylu, kıvırcık saçlı, kara gözlü, buğday tenli, şık giyimli bu delikanlı artık olgunluk çağına gelmiş ve kendini ağırlıklı olarak müzik çalışmalarına adadığı sırada büyük Erzincan Depremi'nin haberi ona ulaşır. Memleketine geri döner ve sevdiği çok insan artık hayatta değildir. O da Erzurum'a gider. Aylar boyunca orada kalmayı tercih eder ve Erzurum türküleri ile tanışır. Narman Kazasında Bir Gelin Gördüm türküsü, diğer eserlerinden farklı olarak Erzurum türkü kriterlerini yansıtması bakımından dikkate değer.
Ve Erzurum'da şöyle bir anısı olduğu söylenir:
''Bir kahvehanede halk, Şerif'in Keklik Gibi Kanadımı Süzemedim plağını dinlemek ister. Her gelen, o plağı koy der. Sonunda plakçı kızar ve plağı artık koymayacağını söyler. Şerif'i ise henüz Erzurum'da simaen tanıyan kimse olmadığından rahat tavırları vardır ve kahveciye sorar; Neden plağı koymuyorsun, bırak dinlesinler. Kahveci ise bu türküyü onun üstüne söyleyecek başka kimse olmadığını ve bu plak kırılacak olursa yenisini bulamayacağını o yüzden artık çalmayacağını söyler. Şerif ise; yok canım, o da kim oluyormuş, koy bakalım plağı hangimiz daha güzel okuyoruz; der. Kahveci plağı koyar, halk dinlemeye başlar ve ikisinin aynı kişi olduğu ortaya çıkar. Böylelikle Erzurumlular Erzincanlı Hafız Şerif 'i konuk ederler. Sanatçı Erzurum'dan sonra tekrar İstanbul'a dönse de artık keyfi kaçmıştır.
Kalbi Erzincan için atmaktadır.
Erzincanlı Şerif namıyla ünlenen sanatçı, 1938'den sonra tekrar köyüne döner ve 48'de hastalanıp doğduğu köyde hayata veda ederken geride birbirinden güzel eserler bırakır.
Bunlardan en çok bilineni şüphesiz ki ''Küstürdüm Barışamam''dır. Ancak bir o kadar değerli ve bilinen eserlerinden bir liste yaptık. Keyifle dinlemeniz dileğiyle; TuvART.com
TRT Repertuarında Erzincanlı Şerif'in değerli birçok eseri bugün bulunmaktadır. TRT Sanatçıları tarafından da bazı değişiklikler yapılmış olarak eserleri seslendirilmektedir. Bunlardan bir örnek olarak Erzurumlu TRT Sanatçısı Değerli Aysun Gültekin'den Narman Kazasında Bir Gelin Gördüm türküsüne yer vermek isteriz.