Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Hiçbir halk herhangi bir kabilenin veya tek bir etnosun üremesi neticesinde meydana gelmiş değildir; belli bir coğrafyada yaşayan benzer, hatta benzemeyen dillerde konuşan kabilelerin veya bunların farklı kısımlarının yakınlaşmasıyla halk teşekkül eder. Tatar halkı, İdil-Ural bölgesinde Türk ve Türkleşmiş Fin-Ogur kabilelerinin şekillenmesi neticesinde meydana gelir. Demek ki onun esasında ana dili veren Türk kabileleri mevcuttur.
Resmî tarih biliminde Türki etnosunun tarihini Türki etnonomisinin tarihiyle karıştırmak normal bir şey haline gelmiştir. Dolayısıyla bu meseleye biraz dokunmadan geçemeyeceğiz.
Törki sözü Türkî sıfatının Tatarca ve Başkurtça telaffuzudur, Türki sözüyse Türk kavim adından gelir. Türk sözünün etimolojisi hakkında çok fikir var. Türklerdeki kavim adı (etnonim) kalıbına denk getirerek tahlil edince, o iki kısımdan oluşur diyebiliriz: tü ve erk.
Erk sözü erkek'in kısa şeklidir ve erkek ise canlıda cins bildirir ve er~ir sözünün eş anlamlısıdır, yani umumen kişilere manasını verir. Türk'ün ilk kısmı tü ise pek çok anlamı olan bir söz; tuv, (varyantları tuv, tav, tag, dag) sözünden düşünürsek, tü kısmına "dağ, kır, orman" manalarını verir; tü sözü tev olması da mümkün., bunları dikkate alarak Türk (Tü-erk) adı "dağ insanları" krş. tavr~tagar~tohar) "orman insanları", "çoklu kabile", "birinci kabile", "doğan, çoğalan kabile" manalarını ifade edebilir.
Türk etnonomi başka pek çok kavim adıyla paralel şekilde çok eskiden kullanılmış olmalı: M.Ö. 3-2. binde Küçük Asya'da MÖ. 1. binde Balkan'da yaşayan halkların Grekler tarafından yazılmış Troya ve Trak adları da bu Türk sözüne dayanmış olabilir (Kafesoğlu, 1992, 106) Etrusk adı esasında da Türk kökü olmalı.
Türk sözü tam bu şekilde başka Türk adlarına nazaran tarihî kaynaklara daha geç girmiştir. Tek defa Orhon-Yenisey kitabelerinde, VI. asra ait vakaları yazarken tesadüf edilir. Bundan ötürü Türkler Doğu Avrupa'ya, Kafkasya'ya ve Anadolu' ya Orhon-Yenisey ve Altay taraflarından gelmiş diye düşünülmektedir. Türk dili ve kabileleri başta Altay birliğinden ve sonra Moğol-Türk birliğinden işte bu Altay bölgesinde ayrılmış ve buradan diğer yerlere dağılmış diye düşünülüyor.
Bu görüş, çok basit hadiseleri anlamamaktan veya yanlış anlatmaya çalışmaktan ileri gelmektedir. Aslında Türk kavim adı, bu dilde konuşan pek çok kabilenin türlü kavim adlarıyla beraber, pek eskiden beri çeşitli bölgelere dağılmıştır ve bu kavim adının sahipleri türlü yerlerde ve devirlerde hakimiyet kurmuşlar, kendilerine boyun eğen başka kabilelere ve halklara da kendi adlarını takmışlardır. Türk adının umumî bir isim olarak meydana çıkması VI. asırda Pasifik Okyanusu'ndan Adriyatik'e kadar olan yerlerde teşekkül etmiş Türk kağanlığı devrine denk gelir. Yine de halkların kendi kavim adları korunur: Tohar, Tavar, Suvar, Biyer, Son (Hon), Avar, Alan, Hazar, Bulgar, Becenek (Kangar ~ Angar) Kıpçak, Oğuz vs. Hakların kendi adlandırmaları bugün de çeşit çeşittir: Uygur, Kırgız, Kazak, Hakas, Tuva, Saha, Özbek, Azeri, Balkar, Karaçay, Tatar, Başkurt, Çuvaş, Gagavuz vs. Türk kavim adı Osmanlı Türklerinde iyice yerleşir, Türkmen adına karışır. Bugün Türk sözünü kendine kavim adı olarak kullananlar nüfus olarak benzer dilde konuşan diğer bütün Türki halklardan daha kalabalıktır.
Türk adı en başta, yazılı dil meydana geldiğinde, umumî edebiyat dilini adlandırmak için kullanılmaya başlar. Mesela hatta Uygurlar daha IX. asırda kendilerini Uygur diye adlandırmalarına rağmen yazı dilini Türk dili diye zikrederler.
Birbirine yakın olan dilleri ilmî olarak araştırmaya başlayınca bunlara umumî bir isim gerekli olur, böyle bir isim olarak başlangıçta Türk sözü teklif edilir. Mesela XI. asırda Mahmud Kaşgarlı "Divanü Lugati't-Türk" adlı çok büyük bir eser yazar. O, burada benzer dillerde konuşan birçok kabileyi kendi adlarıyla zikretse de onların hepsini umumîleştirip Türk diye adlandırır.
Moğol,Tatarlar ve Altın Ordu devrinde Batı Avrupa'da doğu halklarını ve dolayısıyla Türkileri umumen adlandırmak için Tatar (Tartar) sözü yayılır. Ruslar da doğudaki bütün halkları Tatar diye bilirler. Daha sonra, yani XVI-XVII. asırlarda bu Tatar adıyla, bütün Müslüman Türkleri adlandırırlar. Fakat burada da Tatar umumî etnonomi Türk (Turok, Turetskiy, Tyurkskiy) sözüyle değiştirilir. 1882 yılından itibaren V.V. Radlof kendi eserlerinde Türk halklarına ve dillerine umumî ad olarak Türk sözünü resmîleştirir (Ercilasun, 1994, 323-340. s.). Bundan sonra Türk Türki sözü bütün Türk halklarına (hatta kendi adı hiç Türk olmayanlara da) umumî bir kavim adı olarak takılır. Türk kavim adı en eski kabileleri de adlandırmak için kullanılır. En eski devirleri aydınlatan tarihî kaynaklarda başka adlarla zikredilen kabileleri de tarihî kaynaklarda başka adlarla zikredilen kabileleri de, eğer bunlar Türkçe konuşmuşlardır diye düşünülürse, Türk diye adlandırıyoruz.
Böylece, Tatarların en derindeki kökleri çok eski ve âlimlerin şartlı olarak Türk dediği kabilelere dayanır. Bu hatırlatmadan sonra söylemek gerekir ki, "Tatar’ın etnik kökü "Türk"tedir.
Ya "Türk"ün kökü nerede? Bu soruya henüz doğru cevap verilmiş değil. (TuvART NOT: Bu son cümle tetkiki bizim için bu kadar belirsiz değildir.)