Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Bu, çok önemli bir meseledir, çünkü bugünkü tarihçilerin kaynakları araştırıp tanımaya çalışmaları bir şey, o çağdaki tarihçilerin tanımaları tamamıyla başka bir şeydir.
Skif-Sarmatların yaşadığı geniş sahadaki yazmalar dikkatlice gözden geçirildiğinde, bir sistem göze çarpar: Kendi çağındaki tarihçiler bu geniş yerlerde daha önce yaşayanları daha sonra yaşayanlar ile (isimleri ayrı olsa da) sık sık birleştirirler. Mesela, M.Ö. XV. asırlarda Asur kaynaklarında, Kimmerler, Skifler ile birleştirilir. Bizim devrin tarihçileri bunu görürler, fakat eskiler halkları "karıştırıyor" diye bir netice çıkarmakta acele ederler (Pgrebova M.N. 1981, 48). İşte bu şekilde sık sık Skif-Sarmat ile, Sarmat Alan ile, SkifSarmat-Alanlar, Hön (Sön) ile, Alan-Hunlar Türkler ile birleştirilir.
Alanların Türk olması hakkındaki birkaç birleştirmeyi hatırlayalım.
IV. asırdaki Roma tarihçisi Ammian Martsellin Alanları özellikle araştırmış ve onlar hakkında pek çok malumat bırakmıştır. O şöyle yazar: "Alanlar her yönden Hunlara benzemiş" (Ammian Martsellin, 1908 Nisan, 3, 242) Jasif Flaviy'in İndey savaşı" yazmasının eski Rusça'ya tercüme eden kişi Alan'a hiç tereddüt etmeden As der ve onun dili Peçenek dili ile kardeştir, diye yazar (Meşçerskiy N.A., 1958, 454. Vs. Miller tercümeyi Alan As'ı Peçenek-Türk ile Alan'ı As ile karıştırmakla suçlar (Miller Vs. 1887, 40). Bu suçlama, Miller'e Alan'ı Osetin ile birleştirmeye hiç imkan vermez. Tercümeci, Miller'den farklı olarak, Alan'ı da Peçenekler'i de bizzat görüp bilmiştir, bundan dolayı Alan dilini Peçenek diline bağlamış, üstelik Peçenek'i de Skif diye de tanımış, çünkü o asıl nüshadaki Skif sözünü Peçenek ile değiştirmiştir.
Şunu da unutmamak gerekir: Eski yazmalarda Alanlar aors (avar-os ~ avar), Hun, Hazar, Sabir, Bulgar ile sık sık birleştirilirler.
Alanlar İdil-Ural bölgesi yer adlarında da derin izler bırakır. Alan ismi bu bölgede yaşamış halkların mitolojisine de girer. Mesela, Udmurt mitlerinde Alan-Gasar adlı kahramanı Nogay-Tatarlar'a bağlarlar, onları Kuruk diye de adlandırırlar. Kuruk tavim adı Kuirkten yapılmış olsa, o "ak sahip insanlar" manasını verir: ku "ak", ii~iyi~iye "sahip, iye", erk "erkekler, insanlar" (Potanin G.N., 1884, 192). Udmurtlar Tatarları bu gün de aynı manadaki biger kavim adı ile adlandırırlar. Udmurt mitlerinde, demek ki, Alan'ı bugünkü Tatarların ilk atalarıyla birleştirme âdeti vardır.
Eskilerin, Skif-Alan-Hun-Hazar Türklerini birleştirmesini bugünkü resmî tarih biliminde "yanlışlıkla karıştırma" diye bakarlar. Eskiler bu halkları kendi gözleri ile görmüşler veya onlara yakın zamanda yaşamışlar, yani, daha iyi bilmişler, bundan dolayı karıştırmamışlar ve onları birbirleriyle doğru birleştirmişlerdir. Sadece bugünkü tarihçiler bilgisizce, eskileri tanımadan, tarihi kendilerine göre yazmak istiyorlar.
Alan-Osetin'i bağlama taraftarlarıysa eskilerin kendi çağmdaki halkları birleştirmesini kendilerine gerektikçe kabul eder. Mesela, Skif-Sarmat-Alan benzerliğine doğru derler, çünkü böyle bir kabul, onlar için Alan'ı, Osetin olarak ispatlamak için gereklidir. Yoksa, elbette Skif-Sarmat-Alan-Hun birleştirmesini'tanımazlar; çünkü o, bu benzer halkları Osetirt olarak değil, Türk olarak kabul etme jmkanını verir. Eskilerin bu benzetmelerinden, ancak düzenli olarak faydalanırsan doğru bilgi almak mümkündür.
Resmî tarih biliminin Türkler hakkındaki yine bir masalı var: Asya'dan Doğu Avrupa'ya bir Türk halkı gelir ve bir zaman sonra yok olur, onun yok olduğunu görürler ve Asya'dan yenileri gelir, yeni gelenler ölüp bitince, tekrar yenileri gelir, güya. İşte böylece Asya'dan Doğu Avrupa'ya Kimmerler gelir, bir zaman sonra onların yerine Skifler gelir, Skifler yok olunca Sarmatlar gelir. Sarmatların içerisinde Alanlar çoğalır, onların yanına IV. asırda Hunlar (yani ilk Türkler) gelir, Hunlar biter, Türkler gelir; Türkler biter, Avarlar gelir, Avarlar'dan sonra Hazar, Peçenek, Kıpçak, Tatar-Moğol gelir. Bu hep bir tarafa gelip durmak gerçek olsa, Asya'da insan kalmazdı (belki orada insan kuluçkası vardır!!) Avrupa'ya ise insan sığmazdı.
Niçin peki? Gerçek görüşlü tarihçiler Doğu Avrupa halklarının selefleri ile haleflerini birbirleriyle birleştirmişlerdir (karıştırmamışlar!). Bunun bir tek cevabı var: Halk bu şekilde kendini korumuştur (yok olup, yenisi gelmemiş), devletin başına gelen kabileler değiştiği için, sadece yerli halkın umumî kavim adı değişip durmuştur.
Bu yüzden şunu güvenle söyleyebiliriz ki; Avrasya'nın Skif-Sarmat yerleri diye bilinen geniş sahasında eskiden hangi halklar yaşadıysa, bugün de temelde aynıları yaşıyordur. Onlar: Türkler, Moğollar, Slavlar, Fin-Ugurlar; belki biraz Osetinler de vardır, varsa da bu Kafkasya civarlarında, diğer Kafkaslılarla yan yana.
Skif-Sarmat-Alanlar'ın Türk olması hakkındaki güvenli kaynaklar günümüze kadar korunmuş. Mesela, Balkar-Karaçaylar eski çağda da, şimdi de kendilerini Alan diye adlandırırlar, onları Alan diye eskiden beraber yaşadığı komşuları Mengreller adlandırır, Osetinler ise bugün de Balkar demez, As derler (Habiçev M.A., 1977, 75). Bu, Alan'ın Türk olduğunu ispatlayan öyle güçlü bir delil ki, bunu hiç kenara bırakıp geçemezsin. Fakat çok istersen bütün delilleri bozmak mümkündür. İşte V.S. Miller bu delili nasıl çarpıtıyor? Kafasına, önce "Balkarlar göçmen, Osetinler yerli" diye yerleştiriyor ve şöyle fikir yürütüyor: Ancak, sonradan bu yerlere gelerek Osetinleri kendi yerlerinden kovan Balkarları, Osetinler eski As (Yas) adı ile adlandırırlar (Asiag: Balkar, Asi: onların ülkesi). Fakat hiç şüphesiz, bu yelrele çok sonra gelen Balkarlar değil, ancak Osetinler Rus yıllıklarındaki Yaslardır; halk yok olsa da Yas ismi bu yerde yaşamaya devam eder. Osetin Çeçen'i - tsetsenag, İnguş'u makal, Nogay'ı Nogayag diye adlandırır." (Milyer, Vs. 1886, 7.) Bu bölümü okuyunca bir soru ortaya çıkar: Niçin Osetin Çeçen'i de, İnguş'u da, Nogay'ı da doğru adlandırır, sadece Balkar'ı adlandırırken yanlış yapar? Bunu Miller kendisine göre şöyle anlatır: "Eskiden Osetinler yaşadığı zaman, bu yerler As diye adlandırılmış, Balkarlar gelince de bu yerlere As denmeye devam edilmiş, bunun için Balkar'ı da buradan göçüp gitmiş olan Osetinler As diye adlandırırlar. Bu, malumdur ki, hakikatle bağdaşmaz. Peki, niçin Osetin "kendini memleketinden kovan" şu düşman Balkar'ı kendi ismi ile As diye isimlendirsin?! Bu, Miller'in okuyucuyu yalana inandırmaya çalışması mı, yoksa kendisinin de temele bir mantıksızlığa düşmesi mi?
V. Miller'in çapraşık fikirlerini insanın anlayacağı şekilde anlatsan, şöyle bir şey ortaya çıkar: Osetinler başta kendilerini ve kendi ülkelerini As (asiog) diye adlandırırlar. Fakat onların yerlerine Balkarlar girmişler, Osetinleri yok etmişler, ya da başka yere sürmüşler. Osetinler bunu bilmemişler, bundan dolayı kendi yerlerine gelip yerleşen Balkarlar'ı benimseyip ("Azat edici" yaparak belki) kendi isimleri ile isimlendirmeye başlamışlar, fakat nedense kendileri için İran kavim adını kabul etmişler. Böyle bir durum nasıl olabilir? Osetinler kendisinin As adlarını unutup uykuya dalmışlar ve uykuda iken, onları Balkarlar başka yere göçürüp koymuşlar, uykudan kalkınca onlara sen As değil İran'sın demişler, Osetinler buna inanmışlar ve kendilerine İran demeye başlamışlar; daha sonra kendilerinin Balkarların elinde kalan yerlerini tanıyıp, o yerlere As dendiğini hatırlayıp, Balkarlara da As diye isim vermişler. İşte Millerin okuyucuların aklını karıştırayım diye uydurduğu masal, mantığı nereye götürür. Miller'e, bu aldatma kendisinin "As-Alan Osetin'dir" şeklindeki düşüncesine başkalarını da inandırmak için gereklidir.
V. Miller Kafkasya'da önce yalnız Osetinler'in yaşadığı fikrini ispatlamak için, oradaki Osetin yer adlarını ele alır; fakat Osetin yer adlarından daha çok olan Türk yer adlarmı görmezlikten gelir. Buradan Türkler Kafkas'a daha sonra gelmiş, ama Alan-As burada daha önce yaşamış; yani, AlanAs'ın Türk olması mümkün değil, diye sonuca ulaşır. Bunu ispatlamak için "ilmî" bir masal söyler.
Böylece, Alan-Aslar bütün umumî bilgilere göre Türk'türler, onların bir kısmı Balkar-Karaçaylar olarak, bugün de Kafkasya'da yaşamaya devam ederler. Alan-Aslar başka Türkleri oluşturmada da aktif rol oynarlar.