Atatürk Dönemi Tarih - Ders Kitapları, TARİHTENEVELKİ ZAMANLAR VE ESKİ ZAMANLAR, 1 9 3 1 İSTANBUL DEVLET MATBAASI
Maarif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Dairesinin 2181 193T tarih ve 1869 numaralı emrile 30000 nüsha tab'edilmiştir.
TuvART Not : Tüm resimler için buraya bakınız
MENŞE
Büyük bir medeniyet yapmış olan mısır halkı nereden gelmiştir?
Eski Mısırlılar, Nil sahillerin de, çok eski devirlerdenberi yerleşmişler ve orada tarihten evelki devirlerin cereyanı esnasın da medeniyetlerini, yavaş yavaş kurmuşlardır. Bu medeniyet sahipleri, bir cihetçe Şimali Afrikada bugün dahi yaşamakta olan Tuareklere mensupturlar [ 1 ] >> [1] Mülahaza: Tuarek, Targuinin cem'i olarak kullanılmaktadır. Bunlar Şimali Afri kaya Hazar havalisinden gitme Türklerden olmalıdır. Filhakika, bu mıntakalarda Hazar tipi taş aletler bulunmuştur. Jacques de Morgan, L'Humanite Prehistorique.
Son keşifler ispat etti ki, Nil vadisi ve Delta, evvela Taş Devrinde, bundan sora milattan 5000 sene eveline doğru Tunç Devrinde tanındı. Tunç madeni, Kalde'den gelmiş olan kabileler vasıtasile Asyadan getirilmiş olmalıdır. Bu kabileler daha evel Nil sahilleri üzerinde yerleşmiş olan yerli ahali ile, o zamanlar karışmış olmalıdır.
Mısırlılar, ihtimal Süveyş berzahile Asyadan gelmiş bir kavimdir. Fakat bunlar Mısırlıların tarihi hakkın da, bir şeyler bilinmiye başladığı zaman, çoktan beri Mısırda yerleşmişlerdi.
Mısırlıların menşei mevzubahs oldukça birçok alimler, Asya kıt'alarını mısır ahalisinin menşei olarak görmektedirler. Morgan ve Amelino, kıymetindeki alimler için birçok nebat cinslerinin geldiği Mezopotamya, Fir'avunların pek yüksek mukadderata doğru sevkettikleri bu ırkın beşiği telakki olunmalıdır.
Pittard, Mısırlıların ırklarından bahsederken " bir ırkın taşıdığı Namü isminin Asyalı" demek olduğunu söylüyor.
Jacques de Morganın bu noktayı tenvir eden bazı fikirlerini de zikredelim :
"Her halde bazı san'atlerin Dicle, Fırat ve Kerka ırmaklarından, Suriye, Palestin, Nil vadisine geçmiş olması hakikate benziyor. Bu san'atler, belki, Yakın Asyanın şimalinden keçi ve koyun memleketlerinden gelmiştir. Ortaasya halkının ilk muhacereti veyahut hiç olmazsa bu insanların fikirlerinin ilk "intikal ve intişarı en eski olmalıdır. Bu insanlar Mısırda henüz yontmataştan silah ve aletler kullanan adamlar buldular. Yine bu insanlar, Afrikanın şimal sahillerinde yontmataş san'atleri yerine başka san'atler ikame eden yerlilere tesadüf etmiş olmalıdırlar. Bu san'atlerden ihtiyaçlarına en mutabık olanı hazar san'ati idi."
"Şurası muhakkaktır ki, maden Mısırda keşfolunmamıştır. Çünkü, Mısırın Delta kısmı, bakır devrini idrak eden insanlar tarafından iskan olunmadan evel meskun değildi. Bundan başka, Mısırda bakır madeni de kıttır. Fakat maden, an'anenin parmağıyla bize gösterdiği Yakın Asya şimalinde keşfolunmuştur."
"Nil vadisinin, ilk devirlerde hiç olmazsa cenup kısımları kıvırcık saçlı Afrika kabileleri ve belki bunlarla beraber bazı Libyalılar tarafından iskan olunmuştur. Bu insanlardan evel ki, cilalıtaş san'atini biliyorlardı - oralarda yontmataş insanları vardı. Nil cenubun da, Cilalıtaş Devrine dahil olunduğu bir zamanda, Mısıra düz saçlı, Asyalı kavimler tarafından bakır ithal edildi. Bu Asyalı kavimlerin çoktan, ırmağın deltasını işgal etmekte oldukları hakikat gibi kabul olunur."
Mısırlıların en eski kıral - Allahlarına Horüs denilirdi. Horüs, Mısırın şarkında bulunan kıt'aların bir allahı gibi tanındı. Bu husus onların menşelerinin şarkta, Asyada olduğuna delalet eder. Bazı abideler üzerinde Horüs taraftarlarının Mısırın daha eski ahalisi aleyhine yapılmış muharebe tasvirleri görülür. Bu eserler, Louvre Müzesindedir. Bu resimlerdeki bazı şahsiyetlerin tasvirlerinin Sus şehrinde bulunan emsali muhariplere müşabehetini tesbit ederler. Bu kanaatte bulunan alimlere göre, Horüse mensup kabileler gerek Süveyş berzahı ve gerek Kızıldeniz ve diğer yollarla Asyadan Mısıra ilk gelen insanlar değildir. Bunlardan evel ayni yollarla gelenler de vardır.
Bundan başka Mısır kıral - Allahlarına verilen eski isimler "demirci" manasına olarak tercüme edilmiştir. Bunlar, hem muharip, hem maden san'atlerini yapan insanlardı.
Ortaasyadaki insanlar, hem şimal ve hem de cenup mıntakalarından garba muhaceret etmişlerdir. Şimal yolu ile hareket edenler, Avrupanın garbına kadar gittiler. Cenup mıntakasından hareket edenler: başka başka yollardan yürüdüler. Bir kısmı Anadolu, Trakya, Makedonya, Adalar ve bilahare Yunanistan denilmiş olan mıntakaya gittiler. Bir kısmı Palestin sahill erince Mısıra geçtiler.
Bu suretle Hazar Denizi garp ve cenubunda yaşamış olan İberlerin , Avrupaya ve İspanyaya geçmeden evel oralara gitmek için takibine mecbur oldukları yollar anlaşılıyor. Asya İskitleri aslından olan Kimriler bu tarihlerde çoktan Kırımda ve Danimarka Yarımadasında yerleşmiş bulunuyorlardı.
Kaide - Asur tarihi, Asya kavimlerinin muhaceretlerine dair çok müspet malumat veriyor, ve hatta gösteriyor ki, Kalde, Avrupa ve Ortaasya kavimlerinin en eski zamanlardanberi müşterek bir lisana sahip olduklarını ispat etmek için (arî indien) lisanına müracaate hacet yoktur. Yani Ortaasyadan Avrupaya gelmiş olan kavimler ilk terbiyelerinin mahsulü olan bu lisanı beraber getirmişlerdir.
Bugün muhakkaktır ki, ilk mısır ahalisi milattan 5 000 sene eveline doğru Asya'dan gelmiş olan beyaz ırktır; bu ırk Nil vadisinde yerleşti. Kabileler halinde kümeler teşkil etti. Her bir kümenin reisi, dini ve kanunları vardı.
Bu malumattan ve Türk Tarihine bir nazar bahsinde Türklerin umumi muhaceretlerine dair verilen tafsilatın ihtiva ettiği delillerden Mısır Deltasına yerleşerek ilk mısır medeniyetini kuranların Türkler olduğu anlaşılır.