Türk Sanatında önemli bir yeri olan Anka figürlerinin sembolik anlamlarının kullanımı da yaygındır. Bu efsanevi kuş ile alakalı yazılmış pek çok şey olmakla birlikte, bu yazılanların birbirinden farkı azdır.
İslamiyetten sonra çok popüler olan bu kuş, İslamiyetten evvelki diğer bazı efsanevi kuşlarla ilişkili olup bu ilgi, bazen de aynı kuşun değişik kültürlerdeki farklı çeşitlemeleri olarak karşımıza çıkar.
Mesela Anka ve Zümrüdüanka Kuşu genellikle İran kaynaklı olan Simurg ile aynı sayılmıştır. Her iki efsanevi kuşun aynı zamanda Hint mitolojisindeki Garuda Kuşu ile alakasının olduğu söylenmiş ve aynı zamanda bu kuşun, Türklerin milli sembollerinden kartal, Kara-Kuş, Tuğrul gibi yırtıcı ve avcı kuşlarla ilişkisinin olabileceği ileri sürülmüştür.
Bu husus Türkler ve Türk Sanatı tarihi için ilginç bir durum arz etmektedir. Çünkü Türk Sanatında önemli birer sembol olarak tasvir edilen avcı kuşların Türklerin Budist ve Manihaist sanata intibaklarıyla Garuda ve Simurg gibi efsanevi kuşlarla ilgili meydana gelmiştir. İslamiyetin Türkler arasında yayılması ile de Anka veya Zümrüdüanka ile ilgili benzer tasavvur ve semboller, aha öncekilere ilave olunmuştur.
Yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü Simurg ile alakalı görünen efsanevi vasfı olan kuşlardan biri de Phoenix'dir.
İslamiyetten evvelki Türk sanatının erken devirlerinde sanat eserlerinde Grifonlar sıkça tasvir edilen yaratıklar idi. Esas itibarıyla pek çok sanat çevresinde de tasvir edilen bu efsanevi hayvan, çoğu kez kanatsız veya kanatlı bir arslanın gövdesine, bir kartalın pençeleri ve başına sahip olarak tasavvur edilmiştir. Ancak bazı çevrelerde değişik özelliklere sahip olarak da ele alınmıştır.
Özellikle erken devirlerden itibaren Türk Hayvan Uslübunda görülen Altay Bölgesi Grifonlarından kartal başlı olanları konumuz açısından son derece önemlidir. Bu husus, Altay Grifonlarının özelliğidir. Gövdenin arslan yanında kedi veya köpek biçiminde olması da yaygın bir özelliktir. Grifonların başka bir özelliği ise genellikle güçlü olan ve zafer kazanan hayvanı temsil etmesidir.
Grifon genel sembolik anlamına bağlı olarak ayrıca göğü, şafağın söküşünü, güneşi temsil eden ve Gök unsuruna işaret eden bir yaratıktır. Hikmet, ilim, irfan, aydınlığa kavuşturma, uyanıklık, kuvvet ve intikam onun özelliklerindendir. O, ayrıca gövdesini oluşturan hayvanların güçlerinin bir araya gelmiş toplamı olarak görülür.
İslamiyetten önce en önemli merkezlerinden biri Altaylar olan Türk Sanarının kartal başlı Grifonları, daha sonra Anadolu'ya kadar gelecek, Simurg ve Phoenix ile ilgili tasavvurlarla karışacaktır. Kartal veya yırtıcı (avcı) kuş başları ve gövdenin farklı olması Hint mitolojisinin ve Budist mitolojisinin efsanevi yaratığı Garuda Kuşuyla da ilişkilidir.
...........
Doğu Avrupa'dan Altaylar'a kadar olan bölgelerde yaşayan Türkler ve diğer Bozkır Kültürü mensubu toplulukların mitolojisindeki Kara-kuş denilen yırtıcı kuş olabileceği ileri sürülmüştür. Ancak bu Kara-kuşun gerçekte hangi avcı ve yırtıcı kuşa tekabül ettiği tartışmalıdır. Ögel'e göre bir kartal olan bu kuş, Emel Esin'e göre kulaklı Kerkes (=Akbaba) kuşu veya Tavşancıl Kartalıdır. Orta Asya'da aynı zamanda beylik timsali olan Kara-kuşun doğrudan doğruya Sİmurg olduğu da ileri sürülmüştür.
Buraya kadar bahsedilenlerden anlaşılacağı üzere konu, oldukça karışık bir görünüm arz etmektedir. İslamiyetten sonra özellikle Anka, Zümrüdüanka olarak tanına Simurgun, Garuda ve Türk mitolojisindeki yırtıcı kuşlarla ilişkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Zaten birçok sembolik anlama açıklık getiren destan, masal, hikaye ve mitolojik öykülerde benzeyip benzemediğine bakılmaksızın birçok yaratığın aynı veya benzeri anlamları ifade etmek üzere kullanıldığını görüyoruz.
Örneğin Türk Mitolojisinde Er - Töştük Destanında yer alan Kara-kuşun Garuda ile benzediği açık bir şekilde görülmektedir. Destan metnine göre hayat ağacında yuvası bulunan Kara-kuş avlanmaya gittiği vakit, her sene bir ejderha musallat olup yavrularını yemektedir. Bu kez de aynı şey olacakken Er - Töştük ejderhayı öldürür ve yavruları kurtarır. Bu iyiliğinden dolayı Kara-kuş onu yeryüzüne çıkarmayı üzerine alır. Er Töştük, hayvanın üzerine oturur ve eyahat başlar. Yolculuk sırasında havadayken kahramanın, Kara-kuşa verdiği yiyecek bittiği zaman, kendi etini kestiği ve sözünü ettiğimiz efsanevi kuşa verdiğini görüyoruz. Neticede Kara-kuş, yeryüzüne indiği zaman Er Töştük'ün fedakarlığını görür ve onun yaralarını iyi ederek gençleşmesini sağlar.
.......
Hint mitolojisinde büyük hürmet gören bir kuş olan Garuda, bir kartalın gagası, pençeleri ve başına sahiptir. Gövdesi, kol ve bacakları insan görünümündedir. Olağanüstü gücü olan bu efsanevi kuşun yüzü beyaz, kanatları kırmızı ve vücudu altındandır. Doğduğu zaman onun parlaklığı göz kamaştırmış, hatta bir tanrı sayılarak kendisine ibadet edildiği de olmuştur. Garuda'nın annesi Vinata, babası ise Kasyapa olup o, bazen hayat ağacının dallarındaki bir yuvada bulunduğu kabul edilen bir yumurtadan çıkmak suretiyle dünyaya gelmiştir. Garuda'nın sembolik özelliklerini ifade eden iki önemli mitostan birisi annesi ile alakalıdır. Bu efsane Kadru ile Vinata, süt okyanusunun çalkalanması esnasında doğan Uchchaisrava atının rengi üzerine bahse tutuşurlar. Bahsi kaybeden ötekinin kölesi olacaktır. Vinata bahsi kaybeden ve bundan dolayı yer altına hapsedilir. Onu hapseden serpentler (=yılanlar) ambrosia denilen ölümsüzlük veren tanrıların yiyeceğini isterler. Bu yiyecek, kutsal bir dağda bulunmaktadır. Bu dağ ise alev ve ateşlerle kuşatılmıştır. Ancak Garuda, civardaki nehirlerden aldığı suyla ateşleri söndürür. Bir takım mücadelelerden sonra serpentlerin bulunduğu yere kadar ilerler ve annesini kurtarır. Bu arada serpentlerin Indra'nın kabından yere saçılan damlaları yalayarak ölümsüz olurlar. Garuda, onların dillerini parçalara ayırır.
........
Başkurt folklöründe yer alan Semrük adlı iki başlı kuşun, çift başlı kartalla ilişkisi bulunduğu gibi Simurg ile de ilişkisi vardır. Simurg gibi bu kuş da Kafdağı'nın tepesinde yaşar ve göllerde bulunan ejderleri kapıp Kafdağı'na atar. İşte bu kuş ile ilgili olan tasavvurlar Er Töştük destanında, gerekse kögütey destanındaki Kaan kerede masalında, birbirleriyle ilişkili olarakk yer alırlar. İslamiyetten sonraki Türk sanatında hayvan sembolizmi söz konusu olduğu zaman, bu bölümle ilgili olarak, Garuda yerine daha ziyade Simurg'dan söz etmek gerekecektir. Çünkü Simurg Tasavvuf ve Edebiyatta olduğu gibi Türk sanatında da çok önemli bir sembol olarak karşımıza çıkmaktadır. Konumuz bakımından onun en yaygın tasvir minyatürlerdir. Bunlar arasında Firdevsi'nin Şehnamasi'nin minyatürleri başta gelir. Bu yazma Türkler dahil bütün İslam aleminde çok yaygın bir şekilde istinsah edilmiş ve yazıldığı çağın üslubunda uygun şekilde de minyatürlenmiştir.
...........
Hüma kuşu aynı zamanda ismi GökTürk (=Kök Türk) yazıtlarında da geçen tanrıça Umay'ın zoomorfik simgesidir.
Hüma için söylenen birçok şey Anka için de geçerlidir. Anka kuşu da çok yüksekten uçar, göze görünmez bir kuştur. Rivayete göre Musa peygamber zamanında yaratılan bu mitolojik kuş, daha sonra Hicaz'a göç etmiştir. Bu arada Garuda kuşu ile alakalı olan bir husus olarak da bu rivayette Hicaz'da bu kuşun küçük çocukları kapıp götürdüğü şeklinde bir tasavvurun yer almasıdır. Bu fiiliyatından dolayı Halit peygamberin duasıyla bu kuşun nesli tükenmiştir. Yine İslam rivayetlerinde bu hayvanın Simurg ile ilişkisi olduğu belirtilmektedir. Söylenildiğine göre Süleyman peygamber devrinde de yaşayan bu kuşa, kendisinde otuz kuşun rengi ve unsurları bulunan, otuz kuş büyüklüğünde olduğundan "otuz renk" ve "otuz kuş" manasına gelen "Si-reng" ve "Si-murg" adları verilmiştir ve bu kuş Şehname'de geçen Simurg'un da ta kendisidir.
.............
Türk ve İslam tasavvurlarında Anka ve Simurg ile birbirine karıştırılan veya zaman zaman Anka, Simurg, Hüma imiş gibi düşünülen kuşlardan birisi de Phoenix'tir. Phoenix denilen kuş aslında Eski Mısır mitolojisinin malıdır. O eski Mısırlılarca "Benu Kuş" olarak bilinir ve en büyük tanrının formlarından biridir. Kaos ve karanlıktan çıkan hayatın ve ışığın (güneşin) sembolüdür. Yaratılmış şeyler ile ilahi zihin arasındaki Logos'un somutlaşmış şeklidir. Yüksek tanrının ruhunun ilk ve derin ifadesi, kendini yaratmış tanrının bir görünüşüdür ve tanrının temel faaliyetlerinin bir ifade yoludur. Bu kuş Hristiyan sembolizmine de en erken devirden itibaren girmiş, ölümden sonra yeniden doğuş ve ölüm üzerine ebedi hayatın zaferinin sembolü olmuştur. Sonraki devirlerde Hz. İsa'nın yeniden doğuşunun da sembolü olmuştur. hristiyanlıkta Phoenix'in ölümsüzliğin ve yeniden dirilmenin simgesi olması aynı zamanda Roma'da imparatorun tanrılaştırılmasının sembolü olması ile ilişkilidir.
Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi