Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
I. Edebiyat, Dil ve Tarih
Edebiyat, sanatın dil yardımıyla yaratılan bir türü, bunun için onu söz sanatı diye de adlandırırlar. Sanat insanlıkla beraber doğar, insanlığın ayrılmaz bir parçasına döner, çünkü sanat yardımıyla insanların dünyaya, esere bakışı, birbirlerine karşı münasebeti, geçmişe ve bugüne bakışı, geleceği kendisine yarar bir şekilde kurmaya yönelişi, bir içtimaî fikir derecesine yükselir. Zamandaşlar onu birbirlerine ve gelecek nesillere ulaştırırlar. Demek ki şu veya bu halkın gerçek sanatını, bu cümleden de gerçek söz sanatım, yani edebiyatını anlamak için o halkın tarihi ve dil tarihi ile tanışmak gerek. Halk tarihini bilmeden, dilin gelişip sanat yapılacak dereceye ulaşmasını da, halkın sözlü edebiyatını da yazılı edebiyatını da araştırmak ve bütün derinliğiyle anlamak mümkün değil.
İdil Tatarları çok eskiden beri kendi devletini kendi medeniyetini yaratmış bir halk olmakla birlikte, 1552 yılından itibaren doğup yaşadığı yerler Rusya kolonisi yapılır, bu devirden başlayarak Tatar halkı kendisinin daha IX.-X. asırlarda kabul ettiği Müslüman dinini terk edip Hıristiyanlaşmaya ve dolayısıyla Ruslaşmaya mecbur edilir. Komünist Partisi'nin üstün çıkıp Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla, milletleri yavaş yavaş yok etme, Ruslaştırma politikası daha da hızlandırılınca, Rus'tan başka milletlerin ve dolayısıyla Tatarların da tarihini bozarak göstermek rağbet kazanır.
En önce de, halkın eski devirler tarihini bozmak ve koloni politikasını tasvip için hizmet etmeye başlar. Rusya'nın resmî tarih bilimi, HintAvrupa'nın kolonyal tarih bilimine dayanıp, Rus'tan başka milletleri kendi topraklarında yabancı olarak "ispatlar". Tatarlar da İdil-Ural bölgesine çok sonraları gelmişler, bu topraklar başta Hint-Avrupa halklarının olmuş şeklindeki fikir ortaya çıkar. Buna bağlı olarak, Türk dilinin bir dalı olan Tatar dili de pek gelişmemiş, işlenmemiş, fakir dillerden sayılır.
Ancak içtimaî hayatın bütün sahalarında yeniden yapılanma başladığında ve komünistlerin, halkları yok etmeye yönelik politikasına sınır konduğunda, halkları uyandırmak, koruyup geliştirmek üzere harekete geçildi. Ancak bundan sonra edebî eserleri, dil ve tarihi yeniden araştırmaya girişildi.
Önceden yazılmış halk, dil ve edebiyat tarihine dayanırsak, biz bu meseleler hakkında hep cahil kalacağız, halkın büyüklüğünü hiçbir vakit görmeyeceğiz. Türkiye dışındaki Türklerin (Tatarca telaffuzu ile "Törkîlerin") bu geniş antolojisinde yer alan Tatar edebiyatı örnekleri eski Sovyetler Birliği'nde yeniden kurma devri başladıktan sonra çıkan ilk hacimli külliyattır. Buna göre de burada İdil Tatarlarının edebiyatı, dili ve tarihi yeni bakışla anlatılmaktadır. Halkı bütün tarihi ve bugünkü yönleriyle göz önüne getirmek, dil ve edebiyat tarihini doğru anlamak için, Tatarların bozulmuş tarihini doğru bir şekilde göstermeye bu kitapta daha geniş yer verildi. Altın Ordu Tatarları, Rus devletini kendisine tâbi ettiği için, Rus tarihçiliğinde Tatar tarihine dair olumsuz bir münasebet yerleşir ve bu tarih çok bozulur. Eski tarihî eserlerden okumakla Tatarların objektif tarihini bilmek mümkün değildir. Bu sebeple, Tatar-Türk tarihini, onun dil tarihini yeniden aydınlatmak zaruret olarak kabul edilmelidir.
Tatar halkı Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğundan, bu yazılarda Türk tarihinin de eski devirlerine epey açıklık getirildi, yani sadece Tatar tarihi değil, umumî Türk tarihinin eski devirlerine de yeni bir gözle bakıldı. Bu sebeple halk ve dil tarihine çok yer vermenin burada haklılığını düşünüyoruz.