Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Alan ve As kabileleri çok eskiden birbirine karışıp yaşamış olsalar gerek, çünkü bizim zamanımıza kadar gelip ulaşan tarihî bilgiler, Alan ve Asları beraber verirler. Grek ve Roma kaynakları Alanları M.Ö. I. asırda Sarmatlardan ayrılmış ve Hazar'ın kuzeyinde Don boylarında, Kafkasya'da yaşamış bir kabile olarak gösterirler. Âlimlerin söylediğine göre, onlar M.S. I. asırda Karadeniz civarına yayılırlar, Kırım'a, Kafkas ardına, Küçük Asya'ya, Midiya'ya hücum ederler. Kafkas'ta onların Alaniya adında devleti kurulur. VIII-IX. asırlarda bu ülke Hazar Kağanlığına girer. X. asırda Alanlar Hazar ve Bizans ilişkilerinde önemli bir rol oynar. Bu çağda onlar Hıristiyanlığı kabul ederler. Alanların tarihî yola Hunlar, Hazarlar, Kıpçaklar yolu ile beraber örülür.
Rus resmî tarihinde Alan'ı tartışmasız Osetin diye inandırmaya çalışırlar. V.A. Kuzmetsov Büyük Sovyet Ansiklopedisinde (3. Basım) şöyle yazar: "Alanlar kendi terimleriyle İran, Bizans kaynaklarında -Alan, Gruzince - Os, Rusça Yas, çok sayıdaki İran dilli kabilelerdir. Müellif bu fikrine büyük bir yalan ile başlar: Alanlar kendilerini hiçbir zaman İran diye adlandırmamışlardır, İran ancak Osetin'in kendi adlandırmasıdır.
İrancılar, Alan'ı Osetin diye tanımaya birinci delil olarak, eskilerin Alan'ı Sarmat'a bağlamlarını gösterirler. Onlara göre, Skif-Sarmat, Osetin olunca, Alan'ın da Osetin olması lazım. Fakat şunu biliyoruz ki, Skif de Sarmat da esasen Türk idi.
Tarih bilminde, Alan'ın Oset'in olduğunu idida etmek üzere, ilave olarak aşağıdaki delilleri gösterirler. Kuzey Kafkasya'da Dev Zelançuk ırmağı kenarında bir taşyazma bulunur. Onda Grek harfleri ile şöyle bir metin yazılmıştır Transliterasyonda (aktarınca) şöyle okunur: "1-ş H-ş oatı nkola ossa kisi foik b(a) skark fourt paka Tarpokatay fourtan palana palanı fourtla kan ete erde. Ot il"
Bu metni XIX. asır sonunda Vs. F. Miller, Osetince "okur" ve Rusça'ya şu şekilde tercüme eder: İisus Hristos Svyatay(?) Nikolay Sohira sın X... ra sın Bakatar Bakataya sın Anban Anbalana sın yunoşi Panyatnik (?) Yunoşi İrı(?)". Bu Osetince okuma ve tercümeden Vs. Miller çok tatmin olur. Sadece bir şüphe bildirir "Anbalan ismi Osetinlerde vardır diye söylemesek de o hakikaten Osetince gibi durur." (Miller Vs.R, 1893,115). Abayev metni biraz değişik aktarır: "İisus Hristos Svyatoy(?) Nikolay Pahira sm H..r. HL.ra sın Bakatar, Bakatara sın Anbalan, Anbalana sın Log-ih pamyatnik" (Abayev V.İ., 1947,262).
Bu tetkiklerde şurası dikkate değer, Zelençuk yazmalarını Osetince okumak için V.S. Miller daha başından onlara 8 harf ilave eder. Bu ilavelerin dışında orada genel olarak Osetince bir söz bulunmaz ( Kafayev A.C., 1963, 13). Bundan sonra Alan-Osetin bakışı tarafında olanlar hiç çekinmeden, bilerek türlü tahriflere, harf ilavesine, onların yerlerini değiştirme yoluna giderler (Miziyev İ.M., 1986, 111-116). Böyle değiştirip "Osetince" okumalardan sonra da metin manasız sözler olup kalır. Zelençuk ırmağı boyunda evvel de, şimdi de Karaçay-Balkar dillerinin yaşadığını düşünür olursak, bu metinde Türk sözleri ortaya çıkar: yurt "yurt", yabgu "baş kişi", yiyip "yığıp", ti "diyor", zil "yıl", itince "davranıyor, istiyor", byülyünip "bölünüp" vb. (Laypanov K.T., Miziyev İ.M. 1993,101-102).
Eski Tatar-Türk tarihi üzerine faydalı çalışmalar yapan amatör tarihçi Ferid Fettahov (Kırgızistan'da yaşıyor), Türkçe Y ile başlayan sözlere Grekçe'de / eklenip, Rusça'da v ilave edilerek söyleme eğiliminden (ut - fatia, fotos, il - file, asık - farragi, yanu - fanos, yanar - fonur; uğrı~un - var, yitiz - vityez, yılga - volga vb.) çıkar. Zelençuk mezar kitabesinde yurt'u fourt diye, yoldu "foik" diye yazmışlar şeklinde bir sonuca varır ve metni Türkçe şöyle okur: Lisus Hristos Datı Nikola. Össe! Kişi yok baskank yurt bak(k)a. Taşbagatay yurt(t)an (b)alanı balam yurtlı kan yete yerdi. Ot al. Yani, Hıristiyan Alan'ın ölen oğlu Nikola'dır, büyüse (ölmese)! Yurt (ülke) bakmak için başka insan yok, ancak Torbagatay yurdundan Alan çocuğunu yurtul han yapmaya mecburlardı. At yılı. (Fattahov F.Ş., 1990, 43-55; Fattahov F.Ş., 1992). Böylece, Karaçayların yaşadığı yerden bulunan taşyazmayı en önce Karacaya okuyup bakmak gerekli idi. Ancak Vs. Miller en önce "Burada Karaçaylar yaşamamış, onlar daha sonra gelmiş" diye bir yalandan kalkarlar.. Zelençuk taş yazması Alan'a, yani Karaçay'a aittir ve alan dili Osetincedir, diye bir fikri doğrulamaz.
Vatikan Kütüphanesinde Bizans yazarı İoann Tsits'in (1110-1180) bıraktığı Alan cümlesi vardır. Alan Osetindir, diye; onu da Osetince okuyup incelemişlere, onu da Alan'ı Osetin diye tanımanın güvenilir bir delili diye ispatlamaya çalışırlar, metne kimbilir daha neler koyup onu da nasıl da değiştirmemişlerdir ki!
Alfabemize aktarılan asıl metin şöyle olur: tapaggas mesfili hoina kor din (...) farnetsn kinzi mesfili kaiter fonal (--) oige. Bunu Osetince okuyup, V.İ. Abayev şöyle tercüme eder: "Hayırlı gün, efendim, sahibim, sen nereden gelip çıktın: Ayıp değil mi sana, benim sahibem? (Abayev V.İ., 1949, 275). Bunun muhtevası çok iltifatlıdır. Efendiye böyle kaba şekilde hitap edilmez. Bundan dolayı metnin Osetince okunuşu esaslı bir şüphe uyandırır. Âlimler onda Türk sözlerini açık bir şekilde görürler: hos "hoş" (hoş, güzel) hotn "hatun (kadın)", kordin "kürden (gördün)", kaytanf "kaytarıp (geri dönüp)", oyungnge -Balkarca deyim- "nasıl böyle oldu" manasını bildirir. (Laypanov K.T. Miziyev Î.M. 1993,102-103). Ferit Fettahov onun Türkçe tam okunuşunu ve tercümesini verir: "Tabagaç-mes eli kanı kördin? (...). Yürnetsin kince mes ele. Kayter oni (...) öyge". Tercümesi şöyledir: "Tabagaçı, bakır eli nerede gördün? Göndersin küçük bakır eli. Getir onu eve" (Fettahov F., 1992). Böylece, İoann Tsits'in metni de Alan'ın Osetiı olduğunu iddia etmeye temel olamaz.
Alanların Osetin olduklarını "reddedilemeyecek" derecede ispatlayan en sağlam temel telil olarak Macar âlimi Yu. Nemet'in 1959 yılında Berlin'de çıkardığı Kitabı sayılır. Almanca yazılan bu kitabı V.î. Abayev, Rusça'ya tercüme edip Spisok slov na yazıke asov, vengerskih Alan, ismi ile 1960 yılında Ordjonikidze'de çıkarır.
Bu kitabın bütün mantığı Alan-Asları ta baştan Osetin diye inanmaya dayanır. 1957 yılında devlet arşivinde tesadüfen bulunan bir el yazmayı Yu. Nemet'e gösterirler. Macarca olmadığı için, Yu. Nemet o yazmadan Macaristan'da eskiden çokça bulunan Kuman ve Alan sözlerini aramaya başlar. Alan'ın Osetin olması gerektiğini düşündüğünden, orada Osetin sözleri bulur ve bu şekilde bu el yazması yaklaşık okunur. Bu yüzden onu yeniden objektif olarak okumak gereklidir.
Aynı zamanda orada Osetin sözlerinin de bulunması büyük ihtimal; çünkü bu yazma arşive Batıani adında Kafkas ailesinden olan bir kişiden girmiş. Bütün hikmet de bunda. Bu yazmanın Alan'a ait olduğu hakkında bu yazmada tek bir söz bile yoktur. Alan'ı Osetin'le peşinen birleştirerek, Yu. Nemet onu Alan-As dili yazması diye adlandırır ve tarihi tahrif edip buna dair k itap çıkarır.
Lakin Gy. Nemeth'in kendisi Macar Alanları hakkında bilgi verirken, Alan'ın Kumanlara yakınlığını gizleyemez. O, şöyle yazar: "1. Macaristan' daki Yaslar (Alanlar) XIX. asra kadar Kunlar (Kumanlar - Türkler - M.Z.) ile aynı idarî bölgede, umumî yasz-kunok adıyla, birlikte yaşarlar" Nemet Yu., 1960, 4). Kumanlar ve Alanlar ikisi helak olsa, aynı yerde, aynı kavim adı altında yaşamazlardı. Bu çok açık bir şey.
Gy. Nemeth yine şöyle devam eder: "Kumanlar Avrupa'ya Moğol akınlarından kaçıp, 1239'da gelmişler. Buradan şunu çıkarmak mümkün: Alanlar bu devirde Kumanlar arasındadırlar. Bu düşünceyi Kuman ve Alanların Kuzey Rusya'da, Kafkasya'da ve Moldova'da beraber yaşamaları da doğrular" (aynı eser, 4). Göz önüne şunları getiriyoruz: Bu yerlerdeki Alanlar Türk dillidirler, bunun için Kumanlar ile beraber bir halk olup yaşamışlar. Kumanlardan olan Ballarlar da kendilerini Alan diye adlandırırlar, ancak Osetinler onları As diye adlandırırlar. İdil Bulgarları arasında da As kabileleri önemli bir yer tutmuştur. Andrey Bogolyubskiy'in Bulgar'dan aldığı hanımına "Knyajna Yasskaya" diye hürmet gösterirler. Macar âlimi Erney, Suyatoslar yenildikten sonra Bulgar'dan 969 yılında Macaristan'a kaçan Müslüman Bulgarları da Yas diye isimlendirirler, diyor. (Şpilevskiy S.M., 1877, 105). Demek ki, Macaristan'daki As-Alanlar Türk'tür.
Yu. Nemet'in Alan'ı Osetin diye yazdığı eserinden tekrar bir parça alalım: Macaristan'da Eszler-Oszlar (Aslar-As) ismini taşıyan yedi yer var. Bu isimlerde Yas kavim adı gizlenmiş derler: Az-Alan'ın Türkçe adıdır ve -lar Türkçe çokluk ekidir. Belki Kumanlar Yasları böyle isimlendirmişlerdir. Fakat söylemek lazım, Eszlar Somagy yerleşmesinde (Balatan gölünden daha kuzeyde) daha 1229 yılında belirlidir, yani daha Kumanlar gelmeden Azalar şeklinde karşımıza çıkar (age., 4) Demek ki, Alanlar kendilerini Aslar diye adlandırırlar. Şayet Alan, Osetin olsaydı, onun kendi isminde Türkçe ek olmaz, Osetince ek olurdu.
Alanın Kuman ile kardeş olduğunu gösteren başka bir delil daha: Kumanların yaşadığı her yerde Yas da vardır" (Nemet Yu. aynı eser, 5). Kuman Türk, Alan ise Osetin olsa, onlar birbirinden ayrılmaz derecede bir birlik oluşturamazlardı.
Şurası bizi şaşırtır: Yu. Nemet Kuman ve Alan'ın çeşitli yakınlıklarını söyler, söyler de "Kumanlar ve Yaslar ayrı köktendir. Kumanlar büyük Türk halkı, Yaslar ise İran kaynaklı halktır, onlar Alan'ın Osetin'e yakın bir kolu" diye sonuç çıkarır (age. 6)
Söylediğim gibi, Yu. Nemet'in araştırdığı bu el yazması Batiani isimli kişiden girmiş, Kavkaz sülalesinden, daha doğru bir ifadeyle, Osetinler'den gelmiyor mu: Elyazma Alan'ın değil, bunun Kafkas'ın olması mümkün. Fakat bu el yazmayı İ.M. Miziyev de araştırmış, orada çok Türk sözü bulmuş (Miziyev İ.M., 1986,117-118).
Söylenenler açıkça gösteriyor ki, Macaristan'da bulunmuş olan el yazması Alan'ın Osetin olmasını azıcık bile olsun ispatlayamaz.