Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Bilindiği üzere, alan sözü kaynaklarda M.Ö. I. asırlarda görünür, ancak onun as şekli çok eskiden bellidir. Mesela, Asur ve eski doğu kaynaklarında ud (uz~az~as) adında halklar M.Ö. III. binli yıllarda yaşamış diye kaydedilirler (Yelnitskiy L.A., 1977,4). Ud~uz~as~aş adındaki kabileler çok eskiden Türk dilli olmuşlar. Türklerde aşina (as-ine) soyunun olması, as~uz'un oğuz (ak-uz) olup Türk'ü anlatması da bu kavim adlarının Türk'e ait olduğunu doğrular.
Eski Rus yazmalarında da aslar Türkler olarak yer alırlar. "Aslar çoğu zaman Türük, Kırgızlar ile yan yana gösterilirler ve Türk-Turgeş (Türk - Türkas) kabilelerinin bir kolu, sayılırlar (Bartold V.V., 1968, 204) ve Çu ırmağı boyundaki Kırgızların bir bölümü olarak gösterilirler (Bartold V.V., 1963,492). X-XL asra doğru tarihçiler, bu cümleden Kaşgarlı Mahmut azkişi kabileleri hakkında yazar. Bunları Alan ve Kasa (ku-as "ak as") kabileleri ile beraber Türklere dahil ederler (Bartold V.V., 1973, 107). Ünlü âlim El-Birunî de As ve Alanların dilini Harezm ve Peçenek diline benzetir. (Klyaştornıy S.G., 1964, 174-175). Burada bir açıklama yapmak gerekir. İranist tarihçiler Tohar ve Sogdlara yaptığı gibi Harezmlilere de İran dilini yapıştırmışlar. Gerçekte, Harezmliler de Türk idiler, TürklüğüHunluğu ispatlanmış Massagit birliğine girmişlerdir. El-Birunî'de bu yüzden Harezm dili Peçenek diline benzetilir, ancak Peçenek dili Alan-As dili gibidir, diye Yahudi İosif Flaviy'in eserini eski Rusça'ya tercüme eden der.
Şimdi Rus yıllıklarına müracaatt edelim. 965 senesinde Sayatoslar Hazar'a hücum eder, orada Yassları ve Kosogları yener. Aynı haberi, İbnHavkal da yazar, Suvyataslar'm bu hücumu İdil boyundaki Hazarlara, Bulgar, Bortaslar'a yapılmış, der (Şpilevskiy S.M., 1877, 103). Bulgar'ın ikinci isminin as olduğunu söylemiştik, bu haberde de Bulgar ve Burtas (Borta-as) Aslar diye verilmiş.
Kusknezi Bogolyubskiy'in bir hanımı Bulgar'dandır (Şpilevskiy S.M., 1877,115). Onu V.N. Tatişçev, Ruslar'ın ona "knyajna Yasskaya" Yas prensesi) dediğini yazar; A. Bogolyubskiy'i de 1175 yılında bu prensesin küçük kardeşi Köçek öldürür (Tatişçev, V.N., 1962, 375). Köçük, Türkçe addır, demek ki, as da Türktür.
As sözünün pek çok Türk kavim adları grubunda karşımıza çıkması da, onun Türklere ait olduğunu gösterir. V.V. Bartold'un eserlerini basmaya hazırlayan V.Romadin, VII. asırdaki "Bedâi et-Terârîh" yazmasında Kırgızların As diye adlandırılmasına dayanarak, "Kırgız kavim adını Kırık-as kuruluşundan yapılmış diye sonuç çıkarır (Bartold V.V., 1963, 485). As kökü burtas (burta "orman", as), Kaşgarlı Mahmut'un sözlerindeki Yazgır (Yaşgur), Yasır (Türkmen kabilesi Kononov A.N., 1958,92) yazık (Sarmat kabilesi), Oğuz (ak-uz), Tavlas (tavlı-as), suas (su-as) kavim adlarında açıkça korunmuş. Bulgarların bir bölümünü suas diye isimlendirmişler, Mariler Tatarları bugün de suas olarak bilir. Tatar'ın önceki kendi adlandırması da bir ara suas'tır (Çernişev E.İ., 1963, 135; Zekiyev M.Z., 1986, 50-54). Bu sayılan kavim adlarında as kökü başka Türkçe kökler ile kullanılır. Demek ki, as Türkçe bir addır.
Önceki biar- biger ~ biler'den oluşan Perm Tatarları, XVIII. asırda bile kendilerine Ostyak demişlerdir (Ramazanova, D.B., 1983,145). Ostyak - aslık~as-tık adındaki sözdür. Ostyaklar Başkurtları oluşturmada da rol oynamışlar. XVIII-XIX. asırlar arasında yaşayan Tatar tarihçisi Yalçıgol kendisini Bolgarlık İstek (Bolgar Oslıgı) diye adlandırmış.
Böylece, as kavim adı kendisinin çok çeşitli fonetik şekilleri ile er-ir adlandırmasına paralel şekilde Türkleri adlandırmak için kullanılmıştır. Bu yüzden as kavim adı Asiya~ Azıya terimini yaparken de kullanılmış (Mifı Naradov Mira, 1980,120).
Niçin as ile alan aynı halkları ifade etmiştir, sorusu halen cevapsız kalıyor. Fakat şurası tartışmasız, hakikaten de alan ile as\ hep birleştirmişlerdir.
Alan kavim adının etimolojisi hakkında çeşitli görüşler var. Onlar üzerinde durmadan, bu mesele hakkında bir versiyon daha ekleyelim. Alanlar Kafkas Albaniyasında yaşamışlar, ancak Albanlar M.Ö. I. asırdan M.Ö. VIII. asırlara kadar çoğu kaynaklarda yer alırlar. Kafkas Albaniyası Kura ırmağının kuzeyinde Hazar Denizi civarlarında yer alır, o Azerbaycan Şirvan'ına denk gelir. Alban'm kavim adının Alvan'dan bozulup yapıldığını düşünürsek, mesele sağlam bir şekilde açıklanır. Alvan sözünün tabii şekilde alwan~olan (w çabuk düşmüştür) ve alban~alvan diye varyantları vardır. Bundan dolayı Alanlar aynı Alvan~Alanlar idi diye doğrulamak için esas vardır.
Skif-Sarmat dönemlerinde aynı yerlerde Azerbaycan'ın Türk ataları Aluvanlar yaşamışlar. Araştırmacıların düşündüğüne göre, Azerbaycanlılarda "Alvank (Alcın-nıkı : Alvan'ınki) biz fikri, M.Ö. I. asırdan M.S. VIII. asra kadar olan zamanlarda bütün Kafkas Albaniyasında yayılmıştır. Ancak Albaniyanın bir bölümü olan Artsahta "biz - alvank" şeklindeki düşünce IX-XIX. asırlar arasmda da iyice sezilir (Mademova Forida, 1989,109).
Yakut dilinde alban "zeki, akıllı, güzel" manalarında kullanılır. Alban’ı Alan’ın varyantı saysak, Alan tarihçisi Ammian Martsellin'in şu sözlerinde doğruluk olduğu anlaşılır: "Hemen hemen bütün Alanlar uzun boylu, güzel eyüzlü, ak-sarı saçlı, bakışı acımasız olmas ada korkunç..." (Ammian M., 1908,241)
Böylece, hangi taraftan yaklaşılırsa yaklaşılsın, Alan-As'lar Osetin değil, fakat Türk'türler. Malumdur ki, eskiden beri yan yana yaşamak Osetin ve Alanlar (Balkarlar) arasında çok benzerlikler meydana getirmiş; fakat onlarda dil farklılığı azalmamıştır.