Atatürk Dönemi Tarih - Ders Kitapları, TARİHTENEVELKİ ZAMANLAR VE ESKİ ZAMANLAR, 1 9 3 1 İSTANBUL DEVLET MATBAASI
Maarif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Dairesinin 2181 193T tarih ve 1869 numaralı emrile 30000 nüsha tab'edilmiştir.
TuvART Not : Tüm resimler için buraya bakınız
Mısır tarihini başlıca iki büyük devre ayırmak münasip olur.
Birinci devir; M.E. en az 5 000 senesinden M. E. 3315 senesine kadar, takriba 17 asır devam eden, Kıral - Allahlar Devridir.
Bu devrin, kimler tarafından, nasıl tesis olun duğunu izah ettik . Mısır medeniyetinin başlaması, inkişafı bu devirde olmuştur. Bu devrin tafsilatlı tarihi, arkeoloji tetkikleri ilerledikçe tavazzuh edecektir.
İkinci devir, Fir'avunlar Devridir. İlk Fir'avun Menestir. Menesten sora biribiri ardınca birçok Fir'avunlar gelmiştir. Kolaylıkla hatırda kalmak için bu Fir'av unları 26 sülaleye ayırırlar.
Fir'avunlar tarihi de beş devreye ayrılabilir :
1) Eski imparatorluk. Bu devirde payitaht, evvela Tinis'te idi, sora Mentis şehri olmuştur.
2) Birinci Tep (Thebes) Devri, yahut orta imparatorluk. Bu devirde, Tep payitaht oldu.
3) İkesuslar Devri.
4) Yeni imparatorluk, yahut İkinci Tep Devri.
5) Says Devri. Bu devir, Fir'avunlar istiklalinin son devridir. Bu devirde payitaht Deltada Says şehridir.
BİRİNCİ DEVİR : ESKİ İMPARATORLUK
Eski imparatorluk devri kıral Menes ile başladı. İl k kırallar, yukarı Mısırda Tiniste oturdular. Bu kıt'anın ismine nispeten, Tinis SÜlalesi namını aldılar. Sora payitahtlarını Menfise naklettiler. Bu şehre nisğetle de Eski İmparatorluk defvrindeki Fir'avunlara Menfis Sülalesi dediler.
Menfis şehri, bugünkü Kahire civarı idi. Bu şehri yapan Fir'avun, Birinci Pepdir.
Menes, muktedir ve faydalı kanunlar yapmış, teşkilatçı bir kıral hatırası bırakmıştır. Aşağı ve Yukarı Mısırı birleştirerek idare etti.
Menesten sora gelen Fir'avunların en meşhurları, Keops, Kefren (Res. 66) ve Mikerinos tur.
Bu Fir'avunlar Kahirenin cenubi garbisinde Gize civarında, kendi adlarını taşıyan birer ehram yapmışlardır. Bu kırallardan sora, Menfisi yaptıran Birinci Pepi ve İkinci Pepi gibi muharip kırallar geldi. M.E. 2500 tarihine doğru bunlar mısır hakimiyetini şarkta, Sina Yarı madasına, cenupta Habeşistan dağlarına kadar genişlettiler. Kızıldenizde tica ret yaptılar.
Bundan sora, eski imparatorluk, birkaç asır süren dahili karışıklıklar yüzünden battı.
İKİNCİ DEVİR : YENİ İMPARATORLUGUN BAŞLANGICI
Mısır M.E. 2160 tarihine doğru karışıklıktan kurtuldu. Tep prensleri iktidar mevkiine geçtiler. Tep şehri payitaht oldu. Bu devir başlangıcında gelen Fir'avunlar muharip idiler. Mısırın şimal ve cenubunda, karışıklık devrinde biribirinden ayrılan eski imparatorluk mıntakalarını; yeniden idareleri altında birleştirdiler. Sina Yarımadasını tekrar Mısıra bağladılar. Sina ôerzahında müstahkem bir hat yaptılar. Mısır gemileri, Suriye kıyıları boyunca Berut un şimalin deki Biblos a kadar gittiler. Habeşistanın şimal dağları tekrar zaptolundu. Fakat, Mısır hududu yalnız Birinci Şelaleden İkinci Şelaleye götürüldü. Orada da cenuptan gelecek istilalara karşı müstahkem bir mevki yaptılar.
Nilin ayağını çevirmek suretile, Möris gölünün ve Yunanlıların labirent dedikleri meşhur mezar - sarayın yapılmalari Tep Sülal esi Fir'avunlarına atfolunur.
Bu devirde Elamlar, Suriye ve Palestine hakim bulunuyorlardı. Elam kırallarından Kutur, Palestin hükümdarı unvanını da taşırdı.
ÜÇÜNCÜ DEVİR : İKESUSLAR DEVRİ
Mısır milattan takriben 1700 sene evel İkesuslar tarafından zaptolundu. İkesuslar, Kalde ve Elam havalisinden Suriye ve Palestin tarikile Mısır üzerine yürüdüler. Bunlardan ilk gelen küçük kabileler, Mısıra muslihane girdiler ve eyi kabul olundular.
Büyük İkesus kütleleri, muntazam teşkilatlı ve çok eyi müsellah idiler. Reisleri, muktedir kumandanlar idi. Bu kuvvetler, Sina cephesindeki müstahkem hattı zorlıyarak geçtiler. Mısır ordusunu mağlup ettiler, Mısırı hakimiyetleri altına aldılar. Bir asır kadar devam eden kuvvetli bir devlet kurdular. Hüküm ve tesirleri Yukarı Mısırdan Kalde ve Giride kadar şamil oldu. Her tarafta kırallarının ismi kitabelere yazıldı.
Menfisi ve Deltada Tainis ve Avaris gibi şehirleri payitaht ittihaz ettiler. Merkezi sıkletleri Avariste idi. Bu mıntaka, yaz mevsiminde ordularına muntazam talim ve manevra yaptırdıkları müstahkem bir ordugah idi.
Nubideki Kuslularla da ittifak etmişlerdi. İkesuslarla ayni ırktan oldukları anlaşılan Kuslular, Sami Mısırlılar tarafından hakaret gören bir halktır.
Bir dereceye kadar muhtariyetle idare olunan Tep prensleri İkesuslara isyan için fırsat gözetiyorlardı. Nihayet fırsat günleri geldi. İkesus kıralları, zamanla iki büyük hataya sapmışlardı.
Birincisi, Fir'avunların idare ve siyaset ve saray merasim ve adetlerini tatbik etmeğe başladılar, mısırlılaştılar. Mısır kıralları gibi, Fir'avun oldular. Onlar gibi Fir'avun sülaleleri teşkil ettiler.
Bundan başka, İkesus kıralları, idaresi müşkül, vasi bir mıntakada nüfuz tesisi hırslarına kapıldılar. İşte bu sebeplerle idarelerinde zaf belirdi. Tep prensleri aleyhlerine, dahili uzun bir muharebe açtılar. Yavaş yavaş maddi ve manevi kuvvetlerini kaybettiler, nihayet Avariste yerlilerin muhasarasına düştüler. Bunun neticesinde Mısır'da İkesus hakimiyeti nihayet buldu (M.E. 1 5 8 0).
İKESUSLARIN MENŞEİ
Mamafih, İkesusların Mısırda hakimiyet ve saltanaları, mısır tarihinin dahili bir safhası olmaktan fazla bir hadisedir. Bu hadies, umum dünya tarihine tesir etmiş mühim bir vak'adır.
Bablin Etiler tarafından M.E. 1925'te zaptı, On İkinci Mısır SÜlalesi devirlerine doğrudur.
Babilde M.E. 1760'ta Kaşitler hadisesi, On Üçüncü SÜlalenin başlangıcında (M.E: 1788) e tesadüf eder.
On Üçüncü Sülalenin sonunda, M.E. 1680 tarihinde idi ki Asyadan bir istila geldi. İkesuslar Aşağı Mısırı zaptettiler. Saydığımız büyük hadiseler arasındaki irtibat meydanındadır.
Asya içlerinden gelenler Fırat tan Nile giden geçidi, sahil boyunca kat'ederek, Deltayı zapta teşebbüs ettiler.
İttifakla kabul olunmuştur ki, İkesus istilası yavaş ve muslihane başlamıştır. Kaşifler de Babili böyle zaptetmişlerdir. İkesuslar kalabalıktı. Bunlar, Suriyeye geldikleri zaman, XI inci Sülalenin başlangıcında eyi kabul olunmuşlardı.
Babilin, Etiler tarafından zaptından (1 900-1 9 2 5 ) 25 sene sora, Beni Hasan da bir mezarın duvarında bir levhaya hakolunan resim, Asyadan gelen muhacirlerin, Deltadan uzak olarak Nil vadisinde yerleştiklerini teyit eder. Bu muhacirler, ok, mızrak, bumerang (bir nevi atma silahı) ile müsellah, muhtelif renkli yün elbiseli muharip ve 37 kişiden ibaret bir kabile idi; Nom valisinin huzuruna gidişleri şöyle tasvir olunmuştur:
Eşekler üzerinde Asya mahsulü olan antimuan madeni tozu yüklü idi. Sırmalı ağır elbi seler giyinmiş olan kadınlarına, bir çalgıcı ve bir muharip refakat ediyordu. Bu küçük kabilenin reisi (Heqa-Khast = Cheikh d e Desert) önünde hediye olarak valiye takdim ettiği keçiyi sürüyordu.
Reisin ismi "İbsha" idi. Bir kıral katibi, valiye bir levha takdim etti. Orada, şu yazılı idi: "Amular valiye antimuan tozu getirmek için geldiler..." Bu Asyalıların Beni Hasan da yerleşmeleri, resmi bir surette idi.
Bunlar Mısırda, servet aramaya gelen ne tüccar ve ne de küçük san'atkar idiler. Bunlar Fir'avundan misafirperverlik istiyen muhacir, bir küçük kabile idi. Beni Hasan Nomunda yerleştirildiler. Bu hadisenin şimdiye kadar yalnız tek vesikası vardır. Bu kabile, Palestin halkından değildir. Onu, Kaldedeki buhran (M. E. 1 9 2 6) yüzünden Mısır yoluna atılmış bir göçebe Türk ailesi olarak kabul etmek için deliller vardır.
Bundan soradır ki , Fir'avunlar, Palestin ortasında tehdit edici tehlikelerle karşılaştılar. Mısır ordusu, "Amu" ismile yadettikleri Asyalılar karşısında ricate mecbur oldu ve Asyalılara sefil dediler. Fir'avunlar, bir müddet daha vaziyete hakim kaldılar.
On üçüncü Sülale zamanında ( M.E. 1 7 8 8 - 1 6 6 0 ) İkesuslar, Deltaya girdiler ve Mısır kırallarını hiç değilse, Aşağı Mısırda boyundurukları altına aldılar.
Bu fatihlere, Hiksos ismi, bir Mısır jenerali olduğu anlaşılan Manethon tarafından verildiği, Yahudi Osef tarihinde zikredilmiştir. Bu esere göre Hiksos ismi kavimden ziyade reislere tatbik olunmuştur. İki kelimeden mürekkeptir : Kıral manasına olan "Hik" ile avam lisanında çoban manasına alınan "Sos" kelimelerinden.
Mısırlılar, umumiyetle, şeyhlere Heqa derler. Shos kıpt lisan ında, çoban manasına kullanılmıştır. " Sha'sou ,, Mısır k eli mesi de Arabistan ve Palesti n d e görülen göçebelere tabir olun muştur. H e r hal de kelimenin aslına n azaran, mana ve telaffuzca yanlışlık vardır. (Maamafih, türkçe ike-sus tan uzak değildir) [1]. >> [1] İke = sahip, bey demektir. Büyük Türk Lugat i.H.K.Kadri, S.513,5 14. Sus Elamın payitahtıdır. "İksus = İkesus = Sus sahibi beyi" demektir. (Heqa) kelimesi Asyalılar (Settion) için dahi, Mısırda oturmuş olan bir şeyh (Heqa) manasında kullanılmıştır. İke, Heqa olmuştur (A. Meret ve O. Dawy. Des Klans aux Emipires S: 26 6).
Altıncı Fir'avun Sülalesinden itibaren Batlamyoslar zamanına kadar, Asyalı kabilelerin reislerine "Tu" unvan verilmiştir. On sekizinci Fir'avun Sülalesi dahi Asyalı kabilelerin bir kısmına bu namı verdi.
Nil vadisinden evel Suriye ve Babil kıt'asının da bu Asyalı kabileler tarafından istila olunduğu zikrolunmaktadır.
Bir Fir'avun demiştir k i : "Meçhul bir ırktan ınsanlar, şarktan geldiler, memleketimizi istilaya cür'et ettiler, onu kolaylıkla zaptettiler, reislerini hapseylediler, kıral oldular. Menfiste oturdular, en eyi yerlere garnizonlar ikame ettiler. Şark hududunu takviye ettiler. Avarisi de tahkim ettiler ve oraya 240,000 kişilik garnizon koydular. Yazın Avarise gelirlerdi. Askerlerine buğday tevzi ederlerdi. Ecnebilere korku vermek için askerlerini muntazam talim ettirirlerdi."
Bu hikaye, Yosefin zeptettiği Manethonun bir hikayesidir. Mısırın uğradığı felaketleri resmi vesikalarda yazmak adet değildi. Fakat Mısırlılar, bu istilalardan kurtulduklarını iftiharla söylerken, bir taraftan da hakikati itiraf etmiş oluyorlardı.
İkesuslar, Asyalı "Amu"lar diye kaydolunmuştur. İkesus isimleri, içinde Sami ve Mısırlı olmıyan isimler vardı.
Bu insanların menşei Anadolu olmalıdır. İkesuslar, Kenanelinden olamazdı. Çünkü Mısırlılar tarafından daimi surette mağlup edilmiş olan Kenaneli ahalisi yalnız başlarına deltanın müstahkem maniasım zorlıyamazlardı. Bunu yapabilen insanlar ki, Avaris müstahkem ordugahında askeri talimlerle uğraşmağa devam ettiler, bunlar kuvvetli, cesur, tunç ve demir kılıçlarla eyice müsellah idiler. Atlar koşulu müthiş muharebe arabaları kullanıyorlardı.
Mısırlılar, İkesuslardan evel bunu bilmiyorlardı.
Mısırlılardan daha eyi müsellah olan muharip İkesuslardır ki, fena sevk ve idare olunan Fir'avunların, zenci askerlerini ve milislerini mağlup etti. Buna binaen İkesusları sevk ve idare edenler, Kaşlılar, Etiler gibi, yeni gelmiş milletlerden biri olmak lazımdır. İkesusların Mısıra gelmek için geçtikleri Suriyede bugün çoğalmış olan taharriler, onlara ait çok izler meydana çıkaracaktır.
Yahudilere gelince, onların Kenanelinde yerleşmeleri takriben M.E. 1300 de, on dokuzuncu sülale zamanında görülür.
İKESUS İMPARATORLUĞUNUN GENİŞLİĞİ
İkesusların vadisinde hakimiyetleri 1660tan 1580e kadar devam eder. Bu kısa zamanda İkesusların Mısırda büyük bir imparatorluk tesis ettiklerine şahit oluyoruz.
Mısırın tekmil mümbit ve mahsuldar kıt'aları, tek bir devlet reisinin hakimiyeti altına girdi. Mısır abidelerinden, ikesus kırallarının isimlerini tanıyoruz. Bu kırallar on beş, on altı, on yedinci sülaleleri teşkil ettiler. Bu sül aleler, Yukarı Mısırda Tep prenslerinin teşkil ettikleri sülalelere tekabül eder. Fakat, ikesus kıralları, diğer küçük kırallıklardan pek çok fazla kuvvetli idiler. Bu kırallardan isimleri Apofis (Apophis) ve Khian diye mazbut kalan iki tanesi tekmil Mısırın büyük bir kısmına mutlak bir hakimiyetle sahip oldu.
İkesuslar, mısır adetine ve Fir'avunların idare ve riyaset sistemine kendilerini çabuk kaptırdılar. Fir'avunlara mahsus saray merasimini ve adetlerini kabul ettiler. Kendi heyetlerini, resmi stile göre yaptılar. Binlerce levhalar üzerine hi yeroglif yazısile isimlerini yazdırdılar.
Mısır Allahlarının mabetlerini dahi ihya ve muhafaza ettiler. Fakat, kendileri Avaris ve Taniste, Mezopotamyada ve Anadoluda tapılan "Bel"e taptılar [1]. Kıral Khian, "Bel"e olduğu gibi Mısırlıların Allahı olan Ra'ya da tapıyordu. Çünkü, Asyayı ve Mısırı kendi idaresi altında birleştirmek gayesini güdüyordu. >> [1) Bel ilahının Türkistanda Yeniçay haval isinde kadim Türklerin taptıkları mabutlardan biri olduğunu Barthold söyler.
Khian, ismini " memleketler sahibi" diye yazdırdı. Maaınafih, Asyalı reis manasına olmak üzere ( Heqa - Khast) eski unvanı muhafaza etti. Bu vasi ve şamil saltanat iddiaları, bütün medeni şarkta tasdik olunmuş gibi görünüyordu.
Khian ismi Tep ile Birinci Şelale arasında bir granit parçası üzerinde okunduğu gibi, Deltada bir statü üzerinde de okunur. Onun ismi, Palestinde, Gezer harabelerin de, Bağdatta bulunan kayadan bir küçük aslan üzerinde ve Giritte Cnossos harabesinde, Minos sarayın da Arthur Evans tarafından yerden çıkarılan bir mermer kapak üzerin de keşfolunmuştur.
Khianın Birinci Şelaleden, Acem körfezine kadar bütün medeni şark dünyasını hakiki olarak hakimiyeti altına almış olması, yahut bütün bu aleme Mısır ile Suriye arasında merkezi bir nokta olan Avaristen ordularile hakim olmuş bulunması kabul olunabilir.
Bittabi böyle bir imparatorluk, yaşıyamazdı. Böyle bir imparatorlukta manevi, dini ve siyasi bir birlik prensipi aramak beyhudedir.
İkesusların hakimiyeti, memleket işgalinden başka bir şey değildir. Bu sebeple kakimiyetleri geçici oldu. Nasıl ki, Hunların beşinci asırda Avrupayı tethiş eden saltanatları da böyle olmuştur.
İkesusların hakimiyeti, M.E. 1600 senelerine doğru eridi. Yukarı Mısır prenslerinin, İkesuslar aleyhinde muvaffakıyeti, ihtimal Asurluların tesirile vuku bulmuştur.
DÖRDÜNCÜ DEVİR: YENİ İMPARATORLUK YAHUT İKİNCİ TEP DEVRİ
İkesuslardan sora firavunluk tacı yine Tep prenslerine geçti. Bu suretle İkinci Tep Devri yahut Yeni İmparatorluk başlamış oldu. Mısır bu devirde satvet ve refahın en yüksek noktasına erişti. Bu devrin Firavunları eskilerine nispetle daha geniş ve daha debdebeli abideler yaotırdılar. Karnak ve Luksor'da bulunan muazzam harabeleri görülebilir.
FÜTÜHAT
Yeni İmparatorluğun Tepli firavunları, Birinci Tep Devri firavunlarından daha ziyade muharip ve fatih oldular. Başladıkları fetih harplarının müteaddit sebepleri vardı:
Evvela İkesuslar, Mısırlılıların Türklere karşı kinlerini galeyana getirmişti.
Bir de uzun muharebeler yapmağa mecbur oldukları düşmanları İkesuslardan atlarla çekilir muharebe arabaları gibi yeni muharebe silahlarının kullanılmasını öğrenmişlerdi. BU sebeplerle Firavunalr, Mısırın cenubunda Nubi'de muharebelere devam etmekle beraber Asya'da büyük askeri hareketlere giriştiler.
ÜÇÜNCÜ TUTMES
M.E. 1500 senelerinde, Mısırda saltanat süren Üçüncü Tutmes, büyük bir fatih oldu.
Suriye ve palestini zaptetti. Anadolu, Elcezire ve Suriye yollarının birleştiği, Nehreyn mıntıkasını itaat altına aldı. Yukarı Fıratta Karkamış'ı zaptetti. Asyanın mühim kıralları kendisine kıymetli taşlar, mücevherler ve vazolar gibi hediyeler gönderdiler.
İKİNCİ RAMSES
M.E. 1300 senesinde, saltanat süren, Firavun İkinci Ramses'te meşhurdur. Hiçbir kıral bunun kadar çok mabet yaptırmamıştır. Fakat İkinci Ramses, Mısır İmpratorluğunu Asya cihetinde büyültememiştir. Şimali Suriye ise o devirde çok satvetli olan Etiler Krallığına ilhak edilmişti. İknci Ramses ile Etiler arasında Kadeş etrafında büyük bir meydan muharabesi oldu. Hiçbir taraf kat'i netice alamadı. İkinci Ramses, Etilerle musalaha yapmayı tercih etti. Musalahanamenin bir sureti Mısırda ve bir sureti de Boğazköyde bulunudu.
Bu musalahanamenin yazılış tarzı, kısmen bugün, gördüğümüz beynelmilel muahedenamelere benzer. Musalaha, tedafüi ve taarruzi bir ittifak ve dostluk muahedesidi. İttifakı kuvvetlendirmek için, İkinci Ramses Hattusil'in kızlarından birile evlendi (M. E. 1 2 66). Bu münasebetle, Eti kıralı Mısıra gitti, İkinci Ramsesi ziyaret etti.