Atatürk Dönemi Tarih - Ders Kitapları, TARİHTENEVELKİ ZAMANLAR VE ESKİ ZAMANLAR, 1 9 3 1 İSTANBUL DEVLET MATBAASI
Maarif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Dairesinin 2181 193T tarih ve 1869 numaralı emrile 30000 nüsha tab'edilmiştir.
TuvART Not : Tüm resimler için buraya bakınız
Mısır tarihinin iptidasından başlıyan metodik tarihi bir yazı yoktur. Heykellerde, ehramlarda, mabetlerde görülen zafer menkıbeleri, tercümeihaller, kıral emirnameleri, idarî muhaberat, şahsi akitler yegane vesikalardır. Bunlar da objektif değildir. Hepsi mabetlerde bulunmuştur. Dini temayüllerin tesiri altındadır. Bütün bu metrukatın tetkikinden sora, vukuat ve hanedan saltanatlarını bir metot dahilinde tesbite imkan hasıl olmuştur.
Nil vadisinin, Delta kısmını ilk işgal edenler, Ortaasyadan muhtelif yollarla ve biribiri ardısıra gelmiş olan Türk kabileleridir.
Bu benzeyiş Ege havzasının asıl ahalisinin de Türk olmasındandır. Bu tip yanında dolikosefal sami ve hamiler de vardır.
Bunlarla soradan karışılmıştır. Bu sebeple Mısırda şimdiye kadar bulunan iskeletlerde ve heykellerde brakisefal ve dolikosefal tiplerinin her ikisi tesbit olunmuştur.
Türkler, Nil vadisine gelip yerleştikleri zaman muntazam ziraat ve sulama usullerini, hayvancılığı ve mütenevvi maden san'atlerini çoktan biliyorlardı. Bundan başka kuvvetli bir içtimai teşkilatları da vardı. Mısırda seri terakki ve medeniyetin sebeplerini bunda aramak Iazımdır.
Mısırın ilk ahalisini teşkil eden aile ve kabilelerin ayrı ayrı - bayrak makamında - birlik işaretleri vardı. Bunlar kurt, şahin gibi hayvanların ve Güneşin levhalar üzerinde çizilmiş resimleri veya bir hayvan derisi üzerine resmedilmiş çapraz oklar v.s. gibi şeylerdi. Bu alametler kendilerine kutsiyet izafe olunan birtakım timsallerdi. Eski Mısır aha'lisi evvela, bu timsaller etrafında kabileler halindeydi. Kabileler reis tarafın dan idare olunurdu.
Bu reislere, Saru derlerdi. Daha seraları bu kabileler birleştiler. İşgal ettikleri araziye Nome denilmiştir.
Kabilelerin bazı timsalleri, mısır medeniyetinin nihayetine kadar Nomlerin isimleri olarak kaldı. Timsaller zamanla Allah makamına çıkarıldı. Bu Allahlar, diğer taraftan da Saru'ların fevkinde, yegane reisler ve kırallar tanındılar : Allah Kıral.
Nomler, evvela müteaddit kırallıklar halinde bulundular. Sora, bütün kırallıklar, bir kıralın etrafında birleştiler. Artık Mısır içtimai hayatı, bir devlet haline geçmiş oldu. Mısır tarihi, milattan 5 bin sene kadar evel başlar.
Her Nomun bir merkezi vardı : "Nut" İktidar, merkezde yüksek duvarlı şatosunda "Het" oturan Allahın elindeydi. Allahların unvanı, Nep idi. Allahın hükumeti, kırallar veyahut Nom valileri tarafından icra olunurdu. Her halde iradenin menşei ilahi idi:
Hükumet icra eden kimse Allahın vekili idi. Kalde ve Elamda da ilk tarih ve ilk medeniyet devresinde idare şekli ve mahiyeti böyle idi.
Tarih devrinin Allahlarından, Horüs, Hathor gibi bir kısmı; mahalli timsallerin fevkinde umumi, milli Allahlar makamındaydılar.
Horüs, Güneşi, şarkı, şark ufuklarını ifade eder ve bir doğan (şahin) ile temsil edilirdi (Res.67). İşte, bu Allahlar namına mısır medeniyetinin ilk kurulduğu Deltada hükumet icra edilirdi. Yukarı Mısır, Allahı "Set" namına başkaları tarafından zaptedildi. Aşağı Mısır ile Yukarı Mısır bu Allahlar namına birçok muharebeler ettiler. Allahlar namına, insanların biribirine düşmanlıkları, biribirlerile boğazlaşmaları medeniyet tarihinin alakadar olacağı bir meseledir. Devlet teşkilatının, mısır tarihinin başlangıcında olduğu gibi, dini karakterde olması insanlar beyninde, daima husumet hislerini ve yok yere kan dökülmesini mucip olmuştur.
Tanrı Horüs namına birçok kırallar tarafından icra olunan mısır saltanatı, M.E. 3315 tarihine kadar 17 asır devam etti.
Bu tarihten sora, Yukarı Mısırda, Tinis kıt'asında prenslerden Menes, Tanrı Horüsün yerine, onun timsali olarak bizzat kıral oldu; Tinis Hanedanını kurdu. Tinis kıralları, merasim icabı olmak üzere, aldıkları muhtelif unvanlar arasında Horüsün bir unvanını da taşırdı. Bu unvanların her birine kıralın intihap ettiği bir Nom timsali de ilave olunabilirdi.
Horüs ün unvanı Aa ve Ka gibi unvanlardan biri idi [1]. "Ka" m efhum u hayal fevkinde bir büyüklüğe, kudrete şamil idi.. Bilahare din uleması, kıralı m edih için " Kıral Ka"dır derlerdi. >> [1] Aa-Aha ve Ka-Kha Qa şekillerinde yazılmıştır. Bu kelimeler, büyük ve han manalarına olan Ağa ve Kaan olmalıdır.
Prenslere "Atı-Aa" [2] denirdi. >> [2) Bu kelime (Hati-A) şeklindedir. Atı, tabirinin kadim Türkçede yeğen manasına geldiği anlaşılıyor. Filhakika bunlar hükümdarların oğulları değil, yeğenleri idi. Türkçe Atıa'da Ata demektir. Bu manadada münaaebetlidir.
Saray kadınlarına "Khet Hor" unvanı verilirdi. Tinis kırallarının, saraylarına büyük ev manasına " Per Aa" denirdi.
Bu isim, Menfis devrinde doğrudan doğruya kıralı ifade eder.
Pharaon, unvanı "Per Aa" dan çıkmıştır.
Türkler tarihten çok zaman eveldenberi Mısırda yerleşmiş ve tarihe yakın devirleri orada yaşıyarak mısır medeniyetini kurmuş ve tarih devirlerini açmıştır. Mısırda ilk medeniyet ve tarihi devlet, Türkler tarafından tesis edilmiştir.
O devrin zihniyeti olarak inandıkları ve kendilerinden sora da kuvvet membaı olarak inanılmakta devam edilen Allahları Horüs namına icrayi saltanat eylemişlerdir.
Tinis prensleri saltan atı almak için yüzlerce sene uğraşmışlar, ve en nihayet muvaffak olabilmişlerdir.
Tinis sülalesi, kolları bağlı bir Asyalının başına, taptıkları bir balığın sopa ile vurulduğunu tersim etmekle iftihar etmişlerdir ( Res.68).
Sami Mısırlılar, milattan 1400 sene eveline kadar kırallarına Asyalı ve Eti Türklerinin galibi unvanını vermekle onları büyütmek gayretini gütmüşlerdir.
Samilerin bu haleti ruhiyeleri tetkike değer.
Mısır samilerinin medeniyet ve saltanatlarına kondukları Türklerin Mısırda mevcudiyetlerine delalet edebilecek bütün vesikaları ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yaptıklarına şüphe etmemek lazımdır. Fir'avunlardan evel medeniyetleri ve büyük hizmetleri muhakkak olanların medeniyet ve tarihlerini Fir'avunlar tarafından yapılan ehramlarda ayrıca ve kendilerinin olduğu gibi kaydetmemiş olmaları bu fikri teyit eder.
Fir'avunlar, yalnız, kendi icraatlarını mabetlerin duvarlarına koydukları kitabelerde mubalağalı bir surette kaydettirmişlerdir; bundan başka kitabeler üzerinde kendi seleflerinin isimlerini kazıtarak kendi isimlerini koyarlardı. Hatta İkinci Ramses gibi, babasının ismi yerine kendi isimlerini koyanlar da vardır. İkinci Ramses, başkalarından çaldığı zaferlerle, kendi zaferi kadar sevinirdi.
Bu sebeple mısır medeniyetinin hakiki kurucularına, medeni beşeriyeti götürecek yol, Asyanın ilk medeniyetinin daha iyi tanınması olacaktır.