Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Resmî Tarih ilminde Türkler nisbeten daha yeni halklar sayılır. Yani, onlar umumî Altay dilinin Türk-Moğol birliğinden ancak 8-6 bin yıl önce ayrılıp ortaya çıkmışlar. Bütün dünya tarihinde ilk Türkler olarak, ancak Orta Asya Hunları ve o da M.Ö. IV-III. asırlar devrinde hesaplanırlar. O zamana kadar umumiyetle Türkler'in olmadığı ve yaşamadığı şeklinde bir fikir vardır. Bu tahriflerden en başta ve Türkoloji ilmi suçludur; çünkü bu ilim henüz Türk âlimlerin elinde değildir. Hatta Hunlar hakkındaki bilgiler de Türklerden olmayan alimler ortaya çıkarmışlar (Gumilev L.N. 1960). Bu yüzden de, Hunların ancak Moğol olduğuna dair fikirler de sıkça görünür (Suhbaator G., 1976).
Gerçek Türklerin teşekkül edip tarih sahnesine çıkmasında âlimler Milad'ın başlarına bağlarlar, VVI asırlarda Türkler Büyük Türk Kağanlığı içinde güçlenir ve sonlara doğru yok olmaya yüz tutmuşlardır, demektedirler bazı âlimler (Gumilev L.N. 1967). Yani Türkler, genç bir halk olduğu için medeniyete de hizmet vermemişler, yerleşik düzene geçememişler, çoğunlukla göçerek yaşamışlar, demektedirler. Fakat hakikat daha başka türlüdür.
Daha XIX. asırda, Batı Avrupa ve Amerika âlimleri şuna itibar etmişler; Amerika yerlilerinden Maya grubu dillerindeki bir çok sözlük birimleri kendi yapıları ve anlamları ile Türk sözlük birimlerini akla getirmektedir. XX. asırda Maya ve Türk dilleri arasındaki bu benzerlikler pek çok sözlerde ve şekillerde görünürler. Malum olduğu üzere, Amerika kıtasına ilk insanlar bundan 20-30 bin yıl önceleri Türk dili varmış ve bu dil daha Amerika kıtasının Asya'da bulunduğu dönemlerde bile, onların diline çok tesir etmiş. İyice araştırılınca ortaya çıkacaktır, belki bu müstakbel yerliler, Asya'da yaşarken, Türklere de çok tesir etmişlerdir.
Türk dilinin pek derin izleri bundan 6 bin yıl önceleri Dicle ve Fırat ırmakları arasında yaşamış Sümerlerde de korunmuş (Süleyman O. 1975, 192- 291; Zekiyev M.Z., 1977, 36; Tuna, 1990, 57). Türk izlerinin Amerika yerlileri, Sümer ve Elam dillerinde saklanması fikrini, Türkolojide ilk olarak Zeki Velidi Togan daha 1920'li yıllarda söylemiştir (VelidiZ., 1981,10-17).
Asur ve eski Doğu kaynaklarının bildirdiğine göre Udlar (Kudlar) M.Ö. III. binli yıllarda görülür ve onlar biraz daha sonra Hazar Denizi civarlarında yaşayan Udlara (Udin, Budinlere) dayanır (Yelnitskiy A.L, 1974, 4). Bizim gördüğümüze göre, bu Ud kabileleri aynı Türk Uz (Ud) halklarının eski yazmalardaki yansımasıdır. Türkçe z-d seslerinin değişmesi tabii bir hadisedir.
Hint ve Kıtay yazmalarında söylendiğine göre, M.Ö. II. binli yıllarda Doğu Asya'da Dai, Se (Ti), Unu gibi kabileler yaşar. Daha sonra onlar Kimmerler ve Skifler arasında korunurlar. Bazıları, örneğin Say, Day, Gun, Un adlı olanları Batı Avrupa'da Kuzey İtalya'ya kadar olan yerlerde de çeşitli kaynaklarda kaydedilirler (Yelnitskiy, A., 1977, 4). So (Sa~Say), Day, Gun (Un), kabilelerinin Türk olduklarına şüphe yoktur. Demek ki bu haberlere göre de Türkler M.Ö, binlerce yıl önce bütün Avrasya'ya dağılmışlardır.
Ondan sonra İtalya'ya yerleşinceye kadar onun yerlerinde - Apenin yarım adasının kuzey-batısında M.Ö. I. Binli yıllarda yaşamış> Etrüsklerin Türkî dilli oldukları hakkında da esaslı bilgiler korunmuş. Bu Etrüskler Roma'ya kadar kendi medeniyetlerini teşkil etmişlerdir. İtalya'da çok uzun zaman Türkiye elçisi olarak çalışan ve orada topladığı malzemelerine dayanan Adile Ayda (Sadri Maksudî'nin kızı) Etrüsklerin Türk dilli olduklarına dair mahsus bir kitap yazar (Adile Ayda, 1992, 390). Etrüsk yazıları peke çok bulunmuş olsa da, onu batı dilleri yardımıyla okuyamamışlar, onun Türklerle yakın olması gerekliliğini söylemişler (Nemirovskiy A.L, 1983, 13; Lapıtov F. 1994, 153-157). Fakat Türkologlar bu konuya yönelmekten çekinmişlerdir.
Böylece, Türkler, daha Türk kavim adı yayılmadan evvel başka isimlerde 20-30 bin yıl önceleri teşekkül etmişlerdir. Türk kavim adı ise V-VI. asırlarda tarihe geçer, umumî kavim adı olarak daha sonra kullanılmaya başlanır.