1552 yılında Kazan alınınca, Tatarlar kendi devletlerinden mahrum kalırlar. Kazan ve onun yakın çevresindeki Kazanlılar Rus askerleri tarafından yok edilirler. Kazan'dan 50 km uzaklıktaki yerlerden, büyük yol ve su boylarından, en verimli yerlerden yerli halk kovulur ve onların yerine Ruslar yerleştirilir. Bu yolla Tatar yerlerini ele geçirme işi halledilir. Kalan halk amansızca Hıristiyanlaştırılmaya ve Ruslaştırılmaya başlanır. Bunu Rus metropolit Makariy şevklendirir. O işgal etme politikasını "kutsal iş", "Allah'sız pagan" Müslümanları Hristiyanlaştırmak Allah'ın emrettiği iştir, diye propaganda yapar.
Tatarlarla Başkurtların, Çuvaşlar, Mariler, Udmurtlar ile beraber sömürgecilere karşı Büyük Vatan Savaşı da acımasızca bastırılır. Bu halkların Stefan Razin (XVII. asır sonu) ve Emiliyan Pugaçev (XVII. asır sonu) asileri bünyesinde mücadele etmesi de galibiyet getirmez, halk pek çok kayıp verir. İşte bu hali göz önünde bulunduran Tatar aydınları halkı koruma ve geliştirmenin başka türlü daha zararsız yollarını seçmeye mecbur olurlar.
Tatar hanlıkları topraklarının aynı Rus devleti içinde kalmasından faydalanıp, Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırmaya daha iyi karşı koymak için Tatarlar önceki Büyük Bulgar, Altın Ordu sınırları içinde sıkı ilişkiler kurarlar, birleşmeye gayret ederler. Bu kutsal işe önderlik edenler Kazanlılardır; çünkü Kazan alınınca memleketlerinden kovulmak, Hıristiyanlaştırılanlarm eziyetlerinden kaçma sayesinde, onlar Doğu Sibirya'ya, Astarhan, Kafkas, Kırım, Balkan civarlarına, Kazak bozkırlarına, Orta Asya'ya yayılmışlardır.
İşte Kazanlıların faaliyetleri sonucunda, Tatar halkında tekrar güçlenme başlar ve Çar hakimiyetinin Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma için zor kullanmaya çalışmasına rağmen, XIX. asır ortalarında Rusya'nın pek geniş topraklarında, önceki Büyük Bulgar, kısmen Altın Ordu yerleri olan Kazan, Uf a, Orenburg, Şamara, Astarhan/Yekaterinaburg, Tomsk, Tubıl, Perm, Moskova bölgelerinde Tatar halkı şekillenir. Rus devletinin Tatar mektepleri, medreseleri, basımhaneleri, neşriyatları için tek bir kuruş bile para vermemesine rağmen, bunların hepsi de Tatar zenginleri tarafından kurulur, açılır ve çalışır. Bunlarm faaliyetleri sonucunda çok geniş bölgede bir edebî dil, bir millî dil olarak kabul edilir, bu dilde basılan ders kitapları, okul kitapları ve edebiyat çeşitli bölgelerde yaşayan yerli Türklerde bir millet psikolojisi doğurur, onların hepsini Tatar kavim adı birleştirir.
Sömürü şartlarına rağmen, Tatarların her yönden gelişmesi ve onların Kazaklara, Özbeklere medeni ve dini tesiri Rus hükümetini de hatta bolşevikleri de rahatsız etmeye başlar. İdil Tatarlarının o dönemde medenî gelişmesini istatistikî bilgilerle gösteren Alman âlimi Otto Getç, Rus devlet Tatar Müslümanlarının gelişmesinden çok korkar ve onları Türkistan'a sokmamaya çalışır, diye yazar. Getç'in bu yazdıklarını V.İ.Lenin de destekler ve Türkistan'da Tatar tesirini değil, Rus tesirini güçlendirmek gereğini söyler.
Otto Getç'in 1913 yılında çıkmış bu bilgilerden Lenin aşağıdakilere dikkat eder.
O, Tatarlar İslamiyet etkisiyle medenî açıdan bu bölgede en ileri halk derecesine yükselirler, der. 1880 senesinde Rusya'da 11 milyon Müslüman vardır, onların bütün kitapları 7-8'den fazla değildir, bir matbaaları, 4 rehberleri, Avrupaî, üstün bir ilme sahip 12 aydınları vardır, bunların biri Batı Avrupa'da yüksek okul bitirir.
1910 senesinde Müslümanlar 20 milyara ulaşır. Onlar binden fazla basma kitap çıkarırlar, 14 matbaa, 16 süreli yayma sahiptirler; 200 kişi Rusya yüksek okullarını, 20 kişi Batı Avrupa üniversitelerini bitirir; 100'e yakm yazarları, 6 yüksek ve 5000 alt derecede mektepleri vardır (Lenin V.İ., 28. t.313-314). "Kazan Tatarlarında bugün 150 kişiye bir cami ve bir hoca düşerken, bu bölgedeki Ruslarda ve diğer Hıristiyanlarda 1500 kişiye bir din adamı düşer. Tatarlarda 100 kişiye bir mektep, Hıristiyanlarda 1500-3000 kişiye bir mektep düşer. Kitap ve gazete yayınında Tatarlar yine üstündürler." (age., 314-315). 1905-1907 yılları arasmda Tatarca gazete ve dergilerin çıktığı yerler de Tatar halkının nerelere kadar dağılıp yaşadığını açıkça gösterir. Bu yerler: Sankt-Peterburg, Moskova, Kazan, Ufa, Sambir, Şamara, Orenburg, Astarhan, Uralski, Yekaterinburg, Troitsk, Tomsk, Tömen, Semipalatinsk, Taşkent.
Çar hükümetinin Ruslaştırma politikası şartlarında bile Tatar halkının gelişmesi elbette, Bolşevikleri pek rahatsız eder. Bundan dolayı onlar Rus İmparatorluğunu korumada yeni, tesirli usuller kullanmak isterler.
Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi