Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Resmî tarih biliminde bu kavim adlarıyla anılan halklar İran (tam ifade edersek, Osetin) dilli olmuşlar, fikri üstün gelse de farklı görüşlerini de olduğunu belirtmeliyiz.
XVII. asrın ikinci yarısında eski Yunan kaynaklarıyla Rus âlimleri de ilgilenmeye başlar. "Tarihin atası" denen Herodot'un yazdıklarını önce Almanca'dan Rusça'ya çevirenler ve daha sonra doğrudan Yunanca'dan tercüme edenler görülür. Herodot'un kayıtlarıyla Andrey Lızlov ilgilenir. O Rus ve batılı tarih kaynaklarını okumakla beraber, doğuyu da yakından bilir, Türk dünyasını iyi tanır, çünkü S.Starovolskiy tarafından 1649'da Krokov'da Lehçe olarak çıkmış "Dvor tsesarya turetskogo" adlı kitabı Rusça'ya tercüme etmiştir. Dünya tarihini de iyi bilen Andrey Lızlov 1692'de "Skifskaya istoriya" adlı eserini tamamlar, bu kitap önce el yazması şeklinde çoğaltılır, daha sonra meşhur Rus yazarı N.İ. Novikov tarafından 1776'da kısmen ve 1787'de tamamen kitap hâlinde basılır.
A.Lızlov, bu kitabında Skifleri araştırarak Tatar-Türklere dayandırır. Eserin ilk bölümünde Tatar-Türklerini doğrudan doğruya Skiflerden çıkmış olarak değerlendirir. Diğer bölümlerde ise Skif sözünü az kullanır, onları Tatar-Türki (TatarıTürki) diye adlandırır (Lızlov, A, 1787). Daha sonra resmî tarih bilimi ehilleri bunu da kendilerine uydururlar. Herodot'un tarihini hususî olarak araştırmış A.A.Neyhardt şöyle demek istiyor: A.Lızlov, kitabının son kısımlarında Skifleri TürkTatar diye adlandırdığında onun "Skifskaya istoriya = Skif Tarihi" adlı kitabı Skifler hakkında değil TürkTatarlar hakkında bir kitap olmuştur (Neyhardt A.A., 1982). Skifleri Osetinlerle birleştiren A.Lızlov bugün "Lızlov diye biri" şeklinde aşağılayarak anıyorlar. Yine de objektif ve gerçek âlim olan tarihçiler, mesela S.A. Semenov-Zuser ona saygıyla bakıp "Skifskaya istoriya" kitabını Skifler hakkında yazılmış büyük eserlerden biri sayıyor (SemenovZuser S.AV 1947,11).
ser S.AV 1947,11). XVIII. asır başında Skif-Sarmatlar başkalarının da dikkatini çekmeye başlar. Slav tarihiyle ilgilenen I. Petro G.V. Leibnitz'den Slav tarihiyle meşgul olmasını rica eder. I. Petro'nun arzusunu iyi anlayan yazar 1708 yılında gönderilmiş mektubunda şöyle der: "Sarmatların Slavlar olduğunu düşünüyorum; Slav sözünden önce onlar Sarmat diye adlandırılmış." (Leibnitz G.V., 1873,211)
Daha sonra Skif-Sarmat problemine Almanya' dan Petersburg Akademisine çağrılan Gotlib Zigfrid Bayer de girer. O, tarihi kendine göre anlatır: Skifler Asya'dan gelmiş bir halktır, Slavlar ise yerli, o sebeple Skifler Slav olamaz, onlar Fin,Liv veya Est olmalıdır (Neyhardt A.A., 1982,12).
XVIII. asır ortalarında Skif-Sarmatları araştırma işine Rus tarihçisi Tatişçev de dahil olur. O, Skif sözüyle pek çok halkı adlandırmışlardır, der: Slavları, Sarmatları, Türkleri, Moğolları hatta Almanları, Farsları ve Çinlileri... X. asırda halklar hakkında daha geniş bilgi alınmaya başlayınca, Skif adını daha az kullanırlar, fakat önce yaşamış halklar da ortadan kalkmaz, yaşamaya devam ederler. Bu halkları umumî olarak adlandırmak için XIII. asırda Skif sözü yerine Tatar adı meşhur olur (Tatişçev V.N., 1962,232-233.)
M.V.Lomonosov, Skiflerden Finler, Sarmatlardan ise Slavlar teşekkül etmiş diye kabul eder (Neyahrdt A.A., 1982,17-18).
XVIII. asır sonunda meşhur tarihçi N.M. Karamzin en doğru fikre ulaşır: Herodot zamanında bütün Avrasya halkları Skif diye adlandırılmıştır, der (Karamzin N.M., 1818,5-12).
XIX. asırda, Herodot'un yazdıklarını arkeolojik malzeme de doğrular. Tarih bilimine başka Grek kaynakları da dahil edilir. Umumî olarak eski tarihi objektif olarak araştırmak şartlar doğar.
Önce Kazan ve Vilen üniversitelerinde çalışan daha sonra da akademik profesör olan E.İ. Eyhvald, Herodot'un eserlerini araştırıp 1838'de Slav, Fin, Türk ve Moğol halklarının tarihini yazar. O daha doğru ve tam fikir yürütür. Ona göre Skifler bir halk değildir, evvelden Skif topraklarında hangi halklar yaşamışsa, bugün de onlar yerlerinde yaşamaya devam ederler (Eyhvald E.Î., 1838, XXVII).
Alman tarihçisi B.G. Nibur, Skiflerin Moğol olduğunu söyler, fakat Moğol adına Türkleri de dahil eder (Nibur B.G. 1847).
1837'de K.Tseyis, Skif tarihi araştırmalarında yeni bir yol açar. Münih'de çıkan eserinde ilk olarak Skiflerin İran dilli olduğunu bildirir. Bu fikrini de, Skiflerle İranlılar arasındaki din benzerliğiyle ispat etmeye çalışır (Dovatur A.İ., 1982,47).
Fakat diğer bir Alman tarihçisi K.Noymann 1855'te KTseyss'in fikrine karşı çıkarak, din ve dil delillerine dayanarak Skifleri Türk, Sarmatları ise Slav sayar (age. 50).
P.İ. Şafarik de buna esasen katılır. O Skifleri Moğol kabul eder, fakat Moğollara Türkleri de dahil eder, Skifler İran-Farsî ve Budinlerle Nevrler de Slavdır, der (Şafarik P.İ. 1948; Dovatur A.İ. 1982, 1982,48).
1860’1ı yıllarda K.Müllenhoff, Skif-Osetin teorisini temellendirir, Skif-Sarmat'lardan kalan sözleri, sadece İran diline dayanarak açıklar; Türk, Moğol ve Slav dillerine bakmaz ve neticede de Skifler Osetin'dir, onlar Skif devrinde daha kuzeyde yaşamışlardır, der (Dovatur A.İ., 1982,53).
K.Müllenhoff'dan sonra Skif-İran-Osetin teorisiyle pek çok kimse meşgul olmaya başlar, destekçileri artar; çünkü bu teori Hint-Avrupa halklarının ana yurdunu geniş olarak göstermeye yardım eder. Bu teorinin destekçileri artık anlaşmış bir haldedir ve farklı düşünenlere de pek saldırgan şekilde karşı çıkarlar. Delilleri esaslı olmadığı için başkalarına "diplomasız, kabiliyetsiz âlim" diyerek sopa gösterirler. Aslında bu sadece Skif-İran teorisi taraftarlarının ilmî bakımdan güçsüzlüğünü gösterir.
Skif-İran-Osetin teorisi taraftarlarının bu "hakaretamiz" haline rağmen Skif-Türk, Skif-Slav, SkifFin-Ogur, Skif-Moğol paralelliklerini bulanların sayısı da hiç azalmadan gelişmektedir; çünkü tarihî malzeme buna büyük bir imkan vermektedir. Derinden araştırınca sadece Skif - İran - Osetin teorisi için malzemenin kalmadığı söylenebilir.