Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
X. asırda Türkler arasında İslam dini iyice yayılır. İslam ve Arap medeniyeti etkisinde Türk yazı dilinin kullanılış daireleri de iyice genişler.
X. asırda çok büyük bir alanda, Doğu Türkistan'dan başlayıp Kuzey Tyan'şan boylarına kadar olan yerlerde, Karahanlılar devleti kurulur. Onun siyaset ve kültür merkezi Kaşgar ve Balasagun şehirleridir. Bu merkezlerde Karahanlı umumî hali konuşma dili oluşur. Kaynağını UygurKarluk kabile dilleri oluştursa da, ona diğer bütün esas bölgelerdeki Türklerin dilleri de karışır. Çünkü bu çağlarda çeşitli bölgelere dağılmış Türk kabile birlikleri ve devletleri arasında sağlam münasebetler yaşanmaktadır. Bundan dolayı Karahanlı devletinde oluşmuş umumî halk dilinin esas bölgelerdeki Türklerde belli derecede ortak bir dil olduğunu göz önüne getirmek zor değildir.
Bu dilde konuşanlara, Orta Asya konuşma diline dayanarak gelişen eski Türk yazı dili yetersiz gelmeye başlar. Üstelik, bu edebî dil çağın umumî sistemleri çerçevesinde konuşma dilinden iyice uzaklaşmıştır, bundan dolayı o yeni şartlarda anlaşma vazifesini gerçekleştirmede yetersiz kalır. Sosyal hayatın kendisi eski edebî yazı dilini, dönemin konuşma diline -yani Karahanlı devletinde meydana gelen umumî halk diline yaklaştırma gereğini ortaya çıkarır. Böylece, X. asırda eski Türk dili Karahanlı umumi Halk diline yaklaştırma ve Arap-Fars alıntılarını aktifleştirme neticesinde yeni edebî yazı dili teşekkül eder ve o nispeten kısa zamanda yazılı eserler vasıtasıyla bütün Türk bölgelerinde yayılır ve onlarda da geniş ölçüde kullanılmaya başlar.
Bu edebî dili Türkolojide, eski Türk dilinden ayırmak için, umumî eski Türk edebî dili diye adlandırmak kabul edilmiştir. O, XI-XIV.. asırlarda kullanılır ve kendisinin çeşitli bölgelerdeki Karahanlı, Selçuk, İdil-Bulgar, Deşt-i Kıpçak, Altın Ördü, Harezm ve diğer belgelerdeki Türkler, hatta Mısır'daki Memlük-Türkler için dahi ortak, umumî olmasıyla karakter kazanır.
Bundan dolayı eski ortak Türk edebî yazı dilinden herhangi bir bölgedeki Türk dilinin özelliklerini bulmak mümkün. Yani, onun terkibinden tek tek bölge özelliklerini ayırıp çıkarmak, onun hangi bölgenin diline yakın, hangisine daha uzak olduğunu belirlemeye çalışmak, tarihî gerçekçiliğe sığmayacak, sınırlı bir davranış olur.
Söylenenlerden anlaşılıyor ki, XI-XIV. asırlardaki eski Türk edebî dilinin ve bu dilde yazılmış eserlerin bugün bütün Türk halklarının (Çuvaşlar ile Yakutlar dışında) dil ve edebiyat tarihlerinde yer alması normaldir. Onları, o dönemde olmayan, daha sonraki dönemde teşekkül etmiş münferit bir Türk halkına (Özbek'e, Tatar'a, Kazak'a, Türkmen'e, Azerbaycan'a ya da Türk'e vb.) bağlamak, kavimler ve onların değişim tarihini hiç anlamamak olurdu.
Eski ortak edebî dilin örneklerini X-XV. asırlarda yazılmış eserlerden görmek mümkündür. Onlar bu kitabın çeşitli ciltlerinde yer almışlar.
XI-XIV. asırlar içinde ortak Türk ebedi dili sadece tek bir çeşit olarak kalamamıştır. Devrin ikinci yarısmda,yani, XIII-XIV. asırlarda yerine göre, o çeşitlenmeye başlar. Çünkü bu çağda bile bugünkü Türk halkları teşekkül etmemiş olsalar da, farklı bölgelerde çeşitli Türk kabileleri daha büyük halklarla birleşme çağını geçirirler. Daha bu devirde bile mesela, İdil-Ural, Orta Asya, Selçuk bölgelerinde farklı farklı konuşma dilleri teşekkül etmeye başlar ve umumî eski Türk dilinin bu bölgelere mahsus yerel varyantları meydana gelir. Söylenilen devirde yazılmış bazı eserlerin ve onların dilinin, tek tek bölgelerdeki halklara bağlanması da işte bununla açıklanır. Örneğin, "Kitabı Dedem Korkut, eseri ve dili eski Türk, eski Azerbaycan, eski Türkmen edebiyatı ve dili olarak tanınır, çünkü o XIII-XIV. asırlardaki Selçuklu birliğine mahsustur.
Diğer bölgelerdiki Türk halkları ve onu kıyaslamak için öğrenilebilirler. "Nehcal-Feradis", "Husrev ve Şirin", "Muhabbet-nâme", "Gülistan bit-Türkî" gibi eserlerin dili Altın Ordu'nun merkezi bölgelerinin ağızlarının tesirini daha kuvvetli geçirdiği içini, eski Tatar edebî diline daha yakın durur. Ama onu diğer bölgelerde teşekkül etmiş Türk halkları (örneğin, Özbekler, Kazaklar) da öğrenebilirler, çünkü bu eserler Altın Ordu devletinin bütün köşelerine yayılmıştır. Bununla umumî eski Türk diline de dahil edilir.