Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Resmi tarih ilminin öğrettiğine göre, Avrupa'yi ilk Türk IV. asırda gelmiştir, fakat onlar M.Ö. IV. asırlarda Asya'da Hun ismi ile bilinirler. Miladın başlarmda Kuzey Hunlarının ataları So kabileleri yaşamışlar (Aristov, Nv 1896,278).
Hakikatte ise Türkler Milattan binlerce yıl önce Avrasya'da çok geniş sahalara yayılmış kabilelerdir. Bu yüzden onların eski Hint, Kıtay, Grek, Latin kaynaklarına girmemesi mümkün değil, malum olduğu üzere başka kavim adları ile girmişler. Yukarıda söylendiği gibi, Milattan 3 bin yıl kadar önce Asya'dan Batı Avrupa'ya kadar olan yerlerde Udlar, M.Ö. 1-2 bininci yıllarda Dai, So, Unu kabileleri yaşamışlar. Skif zamanında ondan sonra bunlar Uz-Guz, As, Sön (Hön) ve başka çok değişik isimlerle bilinirler. Bunların bazılarına açıklama getirelim.
Tohar kabileleri M.Ö. 2-3 binli yıllarda Batı Avrupa'da tarihî yazmalara kaydedilir, binli yıllarda ise Orta Asya bölgesinden halk olarak bilinir. Fakat bu Toharlar önce Avrupa'da ondan sonra Asya'da yaşamış demek değildir. Bu, sadece tarihi kaynaklara tesadüfi olarak girip kalmak olurdu. Onlar, malumdur ki, M.Ö. 3 bin yıl önce de, bin yıl önce de şimdi de burada var olmuşlardır. Grek tarihçisi Ptolimey M.S. II. asırda Tagar (Tohar) isminde halkların Batı Avrupa'da Dakiya yanında yaşayanlar olarak gösterir (Latışev, V.V. 1893, I, Nisan 1,232).
Toharlar için bugünkü resmî belgelerde İran dilli diye yazarlar. Niçin? Çünkü Alman âlimleri eski Tohar adındaki halkları İran dilini zorla takarlar. Bu "zorlama" şu şekildedir. XIX. asır sonunda XX. asır başlarında Sin-hian çöllerinde eski yazmalar bulunur ve onun Batı İran dillerinin birinde yazılmış olduğunu açıklarlar. Yine bu devirde başka bir Alman Türkologu eski Sanskritçe'den tercüme edilmiş Uygurca bir metin bulur ve orada şu yazılıdır: Bu metin Sanskritçe'den Uygurca'ya doğrudan doğruya değil, ancak Tohri adındaki bir dil yardımıyla tercüme edilmiştir. İşte bu habere dayanarak diğer Alman âlimleri orada bulunan İranca yazılar için "Tohri" dilinde yazılmıştır, şeklinde fikir söylemeyi gerekli görürler; ancak, esas Tahirler Sin-hian'dan uzakta, Baktriya'da yaşarlar. Burada ufacık dahi bir bağlantı ve mantık olmasa da Alman âlimleri Tohrileri İran dilli diye ispatlama gereğini duyarlar. Pek çok âlim bu manipülasyona şaşırıp kalsalar da, Alman müellifleri Tohar'a İran dilini yapıştırmaya devam ederler (Krauze V. 41, 44). Burada mantık daha en başında kaybolur. Sanskrit metnini Uygurca'ya tercüme ederken Tohar dilinden faydalanmışlar. Demek ki, o Uygur diline yakındır. O halde niçin ona eski İran yazmasını yamamalıydı Yani bu tahrifat mühim bir maksatla yapılmış.
Toharların çeşitli kaynaklardan alınmış tarihine gelecek olursak, onlar eskiden Orta Asya'daki SakMassagitler (Türk dilliler) ile sıkı ilişkidedirler. Kaşgarlı Mahmut da Tagar ~ Toharların Türk olduklarını söyler. Sovyet devrindeki araştırmacılar da Tohar'ın izinin Özbek ve Kazaklara ait yer ve kavim adlarında gizlendiğini ispat eder (Tolstova L.S. 1978, 10). Bütün kaynaklar Toharların Özbeklerin oluşmasında aktif rol aldığı şeklinde bilgi verirler. Bundan sonra Toharlar yok olurlar, "Türkleşirler"; yani güya Türk dilinin benimsenmesi kolaydır. Bunlar masaldır. Doğu Avrupa'dan Orta Asya’ya kadar olan yerlerde yaşayan sözde İran dilli olan Toharların böyle ansızın Türkleşip yok olması mümkün değildir. Onlar hiç şüphesiz daha baştan Türktürler ve onların kavim adları da Türkçe'dir: Toh~tag~dag "dağ" veya "orman" er~ar "insanlar".
Taharlar ~ Tagarlar daha MÖ. devrelerde Tevrat'a Türkler olarak girmişlerdir. Tevrat'ta şöyle zikredilmiştir: Yafes'in oğlu Gomer'den üç çocuk olur: Askenaz, Rifat ve Togarma (10. bölüm). O çağdan bugüne kadar Yahudiler Türklere Togar ~ Togarma derler. Bu örnek Türklerin Avrupa taraflarında daha MÖ'de de yaşadığını açık bir şekilde gösterir.
Tavr da Tagar~Tohar kavim adının başka bir ağızdaki şeklidir bu, Taver sözünün değiştirilmiş bir varyantıdır. Tavrları biz Kimmerler ve Skifler arasında görürüz, onlar Kafkas ve Kısım dağlarında yaşarlar. Kırım'ın ikinci ismi Tavriya da buradan gelir. Bunlar şimdiki Kırım Tatarlarının ilk şekillerini teşkil eder. Tavriya esas Skifya'yı teşkil eder, burası, Tuna boğazmda, Kerç boğazına kadar uyanır (Herodot IV, 99)
Tavralar Skif konfederasyonuna dahildir. Skifler, Farsi-İran halklarının Dara liderliğindeki baskınlarına karşı koymak için, çeşitli Skif halklarının hükümdarlarını toplamak durumundadır. Buraya, Tavr, Ağadır, Nevr, Androfag, Melanhler, Gelon, Budin ve Savromat'ların hükümdarları gelir (IV. 102). Şayet bunlar İran dilli olsalarmış İranFarslara karşı mücedele etmezler ve İran-Farslıların kendileri de bunlara karşı saldırmazlardı. Az önce saydığımız halkların kavim adları Türkçe'dir ve onların kendileri de Türktür, diyebiliriz.
Sogdı~Sugdak (Sogdaklar) resmî tarihte İran dilli diye kabul edilmiştir, çünkü onlara İran dilini zorla takmışlar. Orta Asya'daki arkeolojik kazılar zamanında İran dilinde yazılmış dinî metinler bulunur, onları da, Skif civarında rastlanan halklar olduğu için, Soğdaklara yapay bir şekilde yamarlar (Bartold V.V.,1964, 461). Tıpkı, Tohurlar gibi, Sogdaklar da Özbeklere dönüşmüş, yani İran dilini bırakıp kendi istekleri ile Türk diline geçmişlerdir. Bu da bir masaldır. Sogdaklar hiç şüphesiz, ta baştan Türk dillidirler ve onların kavim adları da Türkçe'dir; sag "sağ, salim", sog (sağmak", sug "su", - dak/'hk "sıfat eki", sogdak "sağ-salimler" "sağıcılar" veya "su, ırmak insanları".
Çin kaynaklarında Sogdaklar Aorslara (Avarlar) bağlanırken; ancak korslar başka türlü Alantordır. V.V. Bartol'd, Aors ve Alanlar'ın İran dilli olduklarına inanıp, Sogdakları da İran dilli diye bildirir (Bartol'd V.V., 1963, 550). V.V. Bartol'd, da İran dilli Sogdaklar Türk'e dönüşürler, der. Ne var ki sadece halk dili değişmez. Sogdaklar, artık belli ki başından beri Türktürler.
Kuşan ~ Koşanlar M.S. I-II. asırlarda Orta Asya' da, Afganistan'da Pakistan'da, Kuzey Hindistan'da ve Şinhian'da çok büyük Kuşan imparatorluğunu kurarlar. Resmî tarih bunları da İran dilli diye kabul eder, daha sonra tamamen Türkleşmiş halk olarak gösterir. Fakat tarihi yazmalarda Kusanlar Ak Hunlar diye isimlendirilen Eftalitler'le birleştirilir (Pr. Kısapiyskiy, 1876, G.Distunis anlatması, 60) Kusanlar Tatarların atalarının bünyesinde de vardır (Kazan yer adı da Kazan ~ Koşan kabilesi isminden geliyor olmalı). Onlar Çulman civarında KoşanKaşan şehrini kurmuşlar. Koşan, Orta Asya'ya göre Kuşan'dır. Demek ki, Orta Asya'daki ve Çulman' daki Kuşan kabileleri aynı köktendir.
Skif-Türk halklarına gelelim. En eski Agadirler (akatsir-agaçer)'den bahsedelim. Rusça'ya agafirs diye alınmış, çünkü orada Grek'in -os ekini de eklemişler, dişler arasına dili sıkıştırarak söylenen d'yi f diye almışlar. Agodir tipik bir Türk kavim adıdır. Agad ~ akats ~ ağaç "ağaç", ir ~ er "insanlar", ağadır "ağaç manzarası" veya "totemi ağaç olan" yani "ağaçtan türeyen diye düşünülmüş" halklardır. Bunlar daha sonra Mişer (mişe-er) olarak kalıplaşırlar.
Agadir ~ Akatsirler ile ilişki kurarak, yakın münasebetle, bazen ise aynı hükümdarlıkta Traklar yaşarlar. Trak Rusça'ya frakiyets olarak alınmıştır. Buradan da aynı "peltek" djnin/ile verilmesi vardır. Hint-Avrupa alimlerine has iş burada da yapılmadan kalmaz: Traklara Hint-Avrupa dillerinin birisi takılır ve böylece Trak Hint-Avrupa halkı olarak resmi tarihe girer. Bu yüzden Trakları araştırmayı Türkologlar da bir kenara bırakmışlardır.
Melanhlen, yukarıda söylendiği gibi, "kara paltolu" sözü, onu Karakalpak kavim adını Yunanca' ya tercüme olarak yapmış olmalılar.
Gelon, tavr, budin (ud~uz~guz) halkları hakkında yukarıda bahsedildi. Resmî tarih Peçeneklerin Avrupa'ya ancak Hunlardan sonra geldiklerini yazar. Fakat onlar Herodot'un M.Ö. V. asırda yazılmış "Tarih"inde de görünürler. "Altı postayı Farslar angareyon diye adlandırırlar, der Herodot (IV. 98). Angareyon Peçenekleri ifade eden hangar~ kangar kavim adının mahsus bir söylenişidir. Farslarda atlı pasta işini Kangarlar yapmış, bundan dolayı bu isimle atlı pastayı da adlandırmaya başlamışlardır.
Böylece, biz Skif-Sarmatlardaki esas kabilelerinTürk dilli olduklarına güvenilir deliller getirdik. Yine de buna dair başka bir mesele daha var, bu da Alan-Aslar meselesidir. Skif-Sarmatı İran dillidir diye iddia edenler kendi sözlerinin doğruluğunu "Alan-As'ın İran-Osetin dilli olması" ile de ispat etmek isterler: Bundan dolayı Türk tarihinde "AlanAs kimdir?"şeklindeki soruya cevap vermek çok önemli bir yer tutar.