Hun İmparatorluğu, sosyal yapısı nedeniyle yıkılışından sonra kavimler hareketi oldu. imparatorluk henüz ayakta iken Doğu Avrupa halkları, Hun teşkilatının gücü sayesinde Avrupa hayatına katıldılar ve ilk defa Avrupa tarihi sahnesinde siyasi bir unsur olarak meydana çıktılar. Aynca, Hun İmparatorluğu'nun muzaffer ordusunda hizmet ettikleri gibi, doğu ve batı ticaret yollarının şah damarı üzerinde iktisadi yönden önemli unsur oldular.
Büyük ve cihangir Hun İmparatorluğu, birçok doğu milletinin birleşmesiyle vücuda gelmişti. Hunlar, Türkler'in en çok batıya uzanan, Bizans ve Avrupalıları titreten ve birliğe adını veren kolları idi. Bu silsile içinde birçok millet kendi adetleri, kanunları ve kendi teşkilatları ile yaşıyorlar ve hepsi önder Hunlar'ın projelerine göre büyük birliğe hizmet ediyorlardı. Bundan dolayı, Hun İmparatorluğu'nun kuruluşu Volga'dan Alpler'e kadar uzanan sahada yaşayan milletler için bir esaret manasını ifade etmiyordu.
Hun İmparatorluğu, idaresine aldığı diğer milletlere bu geniş ülkede eşsiz zaferlerle, büyük ganimetler ve bilhassa mükemmel bir iktisadi gelişme imkanı ve bunun için gerekli emniyet sağlıyordu. Bunların izinden gelen doğu kavimlerinin "Kavimler İttifakı" sınırlarını huzursuz etmeye cesaretleri yoktu.
Hun İmparatorluğu'nu, Tuna havzasında yerleşen hakim bir zümrenin idaresinde, doğuya doğru akraba dil konuşan ve aynı hayat tarzını takip eden boylar topluluğu halinde görmeliyiz.
Batılı yazarlar, Hunları birleştiren unsurları ve devlet teşkilatını bilmiyorlardı. Ancak batıda yerleşen hakim Hunlar'dan bahsediyorlardı. Bu cihangir devletten yani "Kavimler İttifakı"nda herhangi bir zümre ayrılmak istediği zaman, tehdit altında bulunan milletlerin diplomasisi harekete geçiyor ve çeşitli entrikayla bu zümreyi kazanmak istiyorlardı.
Çağdaş Priskos'a ait olan bir belge, yukarıda söylediklerimizi teyit edici mahiyettedir. Priskos, en büyük şehzade ile Akatzirler (Agaçeriler) den olan Onegljios'un beklendiğinden bahseder. Bu haberin ifade ettiği mana şudur :
İmparator Theodosios, Hun İmparatorluğu'nun bünyesindeki diğer milletleri ve büyüklerini hediyeler vererek kandırmak ve Attila ittifakından ayrırarak kendisine bağlamak istiyor. Hediyeler yanlışlıkla rütbeye riayet edilmeyerek Kuridaş'dan sonra gelene verildiği için (Priskos'un izahına göre), Kuridaş alınıyor ve Attila haberdar ediyor. Attila süratle bir ordu göndererek, asilerin önemli bir kısmını öldürtüyor ve diğerlerini boyun eğmeye mecbur ediyor. O tarihten itibaren yalnız Kuridaş'a tabi oymaklar hür olarak tanınıyor ve Kuridaş da eskisi gibi hükümdarlık rütbesini muhafaza ediyor. Attila boyun eğmeye mecbur ettiği diğer Akatzirler'in başına, yerli beyler yerine kendi büyük oğlunu hükümdar olarak tayin ediyor.
Bu izahattan, vaktiyle Don ve yukarı Dnyeper arasında oturan Ağaçeri kavminin, Hun ittifakının bir uzvu olduğu, kendi hükümdarlarının idaresinde müstakil olarak yaşadığı, Bizans entrikalarının tesiri altında ayrılmak eğilimi gösterdikleri zaman Attila tarafından yola getirildikleri ve bunların müttefik olmaktan çıkarak reaya oldukları ve kendi hükümdarları yerine Attila'nın en büyük oğlunun başlarına gönderildiği, içlerinden Bizans'a yakınlık göstermeyenlerin de eskisi gibi hürriyetlerini muhafaza ettikleri ve krallarının yerlerinde bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Bu tek belgeden başka Hunlar'ın teşkilatını açıklayan diğer bilgilere sahip değiliz.
Hun İmparatorluğu çöktükten sonra, İmparatorluk topraklarında gözü olan diğer milletler saldırıya geçerek sınırlardan içeriye giriyorlar ve onların harekete getirdiği kavimler de batıya ve güneye göç ederek yeni yurt arıyorlar. Bu hareketin tesisleri batıda hissedildiği için izleri belgelerde kalıyor.
Bu harekat 463'de, İmparatorluğun çökeceği kesinlik kazandığı sırada başlıyor. Avarlar Sabirleri, Sabirler'de, Ogur kavimlerinden Saragurları, Ogurları ve Onogurları sürüyorlar. Güçlükle sağlanan barış ve sükun imparatorluk çöktükten sonra bozuluyor ve batı daha müşkül durumda kalıyor.
Batıdaki Hunlar yeniden doğuya çekilmek zorundadır. Halbuki doğudan gelen tazyik de arttığından, devamlı sıkışan bu unsurlar tekrar batıya yönelmek zorunda kalıyorlar. Büyük teşkilatın çözülmesi başlangıcında batıda büyük değişikliklere sebep oluyor.
Attila'nın ölümünden sonra Gepidler Hunları yeniyorlar. Attila'nın en yaşlı oğlu ve veliahdı İlak muharebede ölünce kardeşleri Karadeniz'in kuzey sahillerine çekiliyorlar ve oradan Gotları sürerek Pannoniya'ya yerleşmeye mecbur ediyorlar. Attila oğullarından Dengizik ile küçük kardeşi İrnak, doğudaki yurtlarında pederlerinin imparatorluğunu tekrar kurmak amacıyla Gotlar üzerine hücum ediyorlarsa da; mağlup olunca Dnyeper havzasına çekilmeye mecbur oluyorlar.
Gotlar, Bizans ile ittifak yaparak aşağı Pannoniya'da bulunan ve Hunlar'a bağlı kalan Saragurları sıkıştırıyorlar. Dengizik, Gotlar üzerine saldırıp mağlubiyete uğrayınca mücadeleyi terkediyor. Saragurlar, Got devletinin sınırları içinde yerleşmeye mecbur oluyorlar. Onları Scyrler takip ediyor ve Bizans'ın müttefiki sıfatıyla Svevlerle birlikte Gotların üzerine saldırıyorlar. Gotlar harp meydanında Valamir'i takip etmelerine rağmen yine galip geliyorlar. Hunlar bundan sonra, Svevler, Sarmatlar, Scyrler'in bakiyeleri, Gepidler ve Bugiler ile yeniden talihlerini deniyorlarsa da Gotlar üstün geliyorlar. Bunun üzerine Scyr döküntüleri müttefikleriyle birlikte Gotlar'ın önünden kaçarak Bizans devletine sığınıyorlar.
Scyrler ile Gotlar arasındaki mücadele sırasında ve Dengizik'in mağlubiyetini müteakip Attila oğulları Bizans İmparatoru ile barış akdetmek ve eski ticari münasebetleri idame eylemek istedilerse de muvaffak olamadılar. Bunun üzerine Dengizik harbe hazırlanıyor fakat İrnak kendi ülkesinde karışıklar olduğu için iştirak etmiyor.
Bu karışıklıkların aşağıdaki şekilde izahı mümkündür:
Bilindiği üzere Attila daha hayatta iken, en yaşlı olduğu Ağaçeriler'in kralı olarak atamıştı. Dengizik Hunlar'ın hükümdarı olunca küçük kardeşi İrnak Ağaçeriler'in ve diğer komşu kavimlerin kralı olmuştur.Diğer taraftan Priskos, Saragurlar'ın yeni yurt ararken, Ağaçeriler'e hücum ederek 461 ve 465 arasında yendiklerini bildirmektedirler. İrnak'ın büyük kardeşiyle Bizans'a karşı olan harbe iştirak edemeyişinin sebebini bu karışıklıklarda aramak doğru olur. Saragurlar'a mağlup olan Ağaçeri kralı İrnak'ın durumunu anlamak güç değildir. Batıdan sürülen ve eski devleti tekrar kuramıyacaklarını bilen ve doğudan gelen kavimler tarafından sürekli rahatsız edilen ve Saragurlar'a yenilen İrnak ile bazı Hun zümreleri kaderlerine teslimiyet göstererek Bizans sınırları içine kabulleri için Gotlar'dan yardım istemektedir. İmparator'da onlara devletin Tuna sınırları muhafızlığı ödevini vermekte, bu suretle 466 sıralarında aşağı Tuna sınırına, Hunlar ve onlarla müttefik kavimler devletin sınır bekçileri sıfatıyla yerleşmektedirler.
İrnak'ın akrabasından Emne-çur ve Ulçindur (=Yordanes p. 128 e göre, Denglzlk idaresindeki kavimler Ulçingur, Angiskir, Bittgur, Badon'lardan mürekkeptir. Şu halde Ulçindur. yahut Ulçingur bir kavim veya bir hükümdar adıdır.), Vit, İsker ve Lom nehirleri boyuna, Scyrler, Saragurlar ve bazı Alan zümreleri, aşağı Moesia'ya ve küçük Scythia'ya, Dobruca'nın güney kısmına, aşağı Moesia'nın Tuna sınırı ile bir hat teşkil eden yerlerine üç cihetten Tuna ile çevrilen, güneyde Çeronavod'a ve Köstence ile sınırlanan ülkeye Attila'nın en küçük oğlu İrnak idaresinde yerleşiyorlar.
Yalnız başına kalan Dengizik, 466-7'de Bizans imparatoruna elçi ile müracaat ederken, küçük kardeşi İrnak'ın adı, idareye iştirak eden hükümdar sıfatıyla zikredilmiyor. Henüz Dengizik durumu olduğu gibi kabul ederek küçük kardeşinin ve akrabasının yolunu tutmaktan uzaktır. Dengizik kendisi ve kavmi hesabına toprak ve para istediği zaman, Bizans İmparatoru da ondan sadık tebalığı kabul etmesini istemektedir. Bundan rencide olan mağrur Attila oğlu Bizans İmparatorluğuna saldırıya geçiyorsa da muvaffak olamayarak 469'da harp meydanında ölüyor. Bizans İmparatoru sonuncu Hun kralının kesik kafasını Bizans sokaklarında göstererek halka teşhir ediyor.
Bütün bu izahlardan da anlaşılacağı üzere İrnak'ın kendi kavmiyle Bizans İmparatorluğu'nun kuzey doğudaki Tuna sınırına, kuzey Dobruca'ya devletin metbuu sıfatıyla yerleşmiştir.
Dengizik'in ölümünden sonra trnak'ın büyük bir doğu imparatorluğu kurduğu ve Bulgar Türkleri'nin hakim unsur olduğu yolunda Marquart, Deçev, Haman, Moravisik, Nemeth ve bunlara istinaden diğer araştırıcılar tarafından ileri sürülmektedir. Bu durum, tahmin ve kaynakların yanlış izahından doğmaktadır ve tahminleri bırakmak gereklidir.
Şüphesiz doğuda da Hun bakiyelerinin bulunduğu bir hakikattir. Nitekim Yordanes'e göre, doğudan hücum eden Hunlar, Valamir'e 463 sıralarında yenilince Dnyeper boyuna sığınmışlardır. Hatta Dengizik'in hayatına mal olan muharebeden sonra da Dnyeper boyunda Hunlar kalmışlardır.
Aynı zamanda, Saragurlar'ın Dnyeper ve Don arasındaki alanın kuzeyinde oturan Slav ve Fin kavimlerinden olması muhtemel Ağaçeriler'i yendiklerini biliyoruz. Don ve Dnyeper arasında yerleşen ve 482'de Bizans İmparatorluğu'nda rolü olan halkın Kutrigurlar olduğunu bildiğimize göre, 466'dan birkaç sene sonra birçok Ogur oymaklarıyla büyüyen Saragurlar'ın Kutrigur adıyla adlanmış olması düşünülebilir. Hülasa Don ve Dnyeper arasındaki Kutrigurlar'ın 482'den önce bu sahaya yerleşmiş olmaları muhtemeldir. Çünkü takriben on sene sonra bu kavim Bizans'ın yaşamında rol oynamaktadır.
Türk kavminin Kutrigur Bulgar boyu Don ve Dnyeper arasında iken, Hunlar'ın Dnyeper'e doğru çekilen kısmının, kendilerine benzeyen fakat o sırada daha çok kuvvetli bir komşu olan Kutrigurlar'a iltihaktan başka bir çareleri yoktu. Bu suretle Bulgar Türkleri yeni yurtlarını işgal eder etmez muharip Hun unsurlarıyla çoğalarak büyük bir kuvvet teşkil ettiler. Bizans devletine sürekli akınları, bu mülteci fakat batıya daima dönmek isteyen Hun unsurlarının savaş arzularından kaynaklanmaktaydı.
Attila'nın Dnyeper çevresine sığınan Hunları'nın, komşu Kutrigur Bulgarları'na iltihak ettiklerine, ancak Hunlar'dan Bulgarlar'a geçmesi mümkün anane tanıklık eder.
Bu tarihten itibaren doğudaki Bulgar Türkleri hakkında kaynaklar susuyor. Zira bu andan itibaren onların tarihi Bizans Devleti'nin ilgisi dışında kalmaktadır. Bunun aksine Kutrigur Bulgarları hakkında tafsilat mevcuttur.
Evvelce izah edildiği gibi, Hun İmparatorluğu tamamen dağıldıktan sonra, Gotlar tarafından yeniden Hun bakiyeleri Dnyeper çevresine yerleştirildi. Arkalarına, yani Dnyeper ile Karpatlar arasında Sabirler, Dnyeper ve Dnyester arasında da Ant-Slavları yerleştiler. Bu sebepten de Dnyeper çevresindeki Hun bakiyeleri, tabii olarak o sırada Don ve Dnyeper arasında olan Kutrigurlar'ın teşkilatına katıldılar.
Bu Kutrigurlar, 482'de batıda görünmektedirler. Batı tarihçilerinde genel bilgi kuvvetli olmadığı için Kutrigur Türk boyunu "Bulgar " adıyla anmaktadırlar.
Kutrigurlar, İmparator Zeno'nun doğumu üzerine 482'de doğu Gotları 'na ve büyük Teodorih 'e karşı harekete geçiyorlar ve sonunda Balkan eyaletlerine ayak atıyorlar.
499'da Trakya'yı tahrip ederek karşılarına gönderilen orduyu yenen Kutrigurlar, 502'de tekrar akın ediyorlar ve 505'de de Bizanslılar ile birlikte savaşıyorlar. Kaynaklar, Kutrigurları bu tari hten i tibaren 559'a kadar Balkan'a doğudan akın eden halk kitlesi olarak zikrediyor.
Ancak , Bizans tarihçilerinin bu kavmi Bulgar adıyla zikretmeyip onları Archaik Hun adıyla adlandırmaları dikkati çeker . Yukarıda adı geçen Latin tarihçilerinin zikrettiği "Bulgar Türkleri'nin akınları" hadisesi Prokopios'da aynen şöyledir : Jüstinyanos idareyi eline aldıktan sonra her sene Balkan'a Hunlar , Slavlar ve Antlar akın ettiler (45). Bu akınlara Trakya'nın "Strategos"ı sınırı muhafazaya çalışıyor . Buna ait haberlere göre , Strategos komşu Slavlar ile meşguldür . Antlara ait tasvirde ise bunların Slavlar'ın yakınında oturduklarını ve Hunlara karşı imparatorluk kurduklarını okuyoruz.
Burada zikrolunan Hunlar'dan kasıt, Don ve Dnyeper arasındaki Kutrigurlar'dır. 551-552 yıllarında yayılan akınlar vesilesiyle Prokopios'da onları Kutrigur adıyla adlandırıyor. Bunun sebebini Prokopios aşağıdaki şekilde izah ediyor : Kırım Gotları'nın Bizans'a gelen elçileri, 547-48'de Bizanslıları aydınlatarak, Don ve Dnyeper arasında oturan kavmin Kutrigur, Kuban ile Don arasında oturan kardeşlerinin Oturgur olduklarını söylüyorlar. Prokopios, başlangıçta birçok emsali kavimde olduğu gibi, onlara Hun dediği halde Balkan eyaletlerini tahrip eden halka Kutrigur adını veriyor. Bu Kutrigurlar batı tarihçilerinin söz ettiği Bulgar Türkleri'nden ibarettir. Nitekim Prokopios'u izleyenler, 559'da büyük ölçüde Kutrigur akınından bahsederken, Victor Tunnunesis, bu akınları yapanların Bulgar Türkleri olduğunu söyler.
Jüstinyanos, Kırımlı Gotlar'ın verdikleri maliimattan çok faydalanmıştır. Gotlar'a göre, çok eski zamanda Azak Denizi'nin öbür sahilinde bir kral yaşıyordu. Bunun, Utrigur ve Kutrigur adlı iki oğlu vardı. tki kardeş, babalarının ölümünden sonra yurdu kendi aralarında paylaştılar. Bunlara izafeten halkın bir kısmına Utrigurlar diğer kısmına Kutrigurlar dendi. Bir gün bu kavme mensup delikanlılar bir geyiği avlamak istediler, geyik suya girip kayboluncaya kadar takip ettiler. Delikanlılar geyiğin arkasından su içinde ilerlerken kendilerini karşı sahilde buldular. Bunun üzerine bütün halk harekete geçti ve karşı taraftaki Gotları kovdular. Halkın yarısını teşkil eden Utrigurlar Azak Denizi'nin doğ u kıyısındaki ana yurtlarına geri döndüler.
Jüstinyanos, Kırım lı Got lar'ın b u iki kardeş kavmi birbiri üzerine saldırtınca, Utrigurlar'ın hükümdarı Şad-i l Sandil-e elçi gönderdi . Kutrigur lar Bizans devletine akın ettiklerinde Kutrigurları arkadan vurmak şartıyla, o zamana kadar Kutrigurlara verilen senelik verginin kendilerine ödeneceğini söyledi . 552'de Kutrigurlar Kinal'in idaresinde Bizans İmparatorluğu'na akın ettiler. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Şad-il'e tekrar elçi gönderdi. Şad-il ona, kan kardeşlerini imha etmeye Tanrı'nın rıza göstermiyeceğini ve bunun yakışık almayacağını, zira dillerinin, giyimlerinin, hayat tarzlarının hatta menşelerinin bir olduğunu, ancak hükümdarlarının ayrı olduğu cevabını verdi. Bu söze rağmen Şad -il Kutrigurlar'ın toprağına girdi ve onların yurtlarını tahrip etti . Geri çekilen Kutrigurlar da öç almaya kalkıştılar. Harp talihi kah o tarafa kah beri tarafa güldü.
558-9'da Kutrigurlar tekrar Bizans İmparatorluğu'nun sınır ları içinde göründüler . Saber = Zaber Han üç ordu ile Bizans yakınına gelerek yerleşti. İhtiyar Belizar hücum edenleri çekilmeye mecbur etti. Jüstinyanos yeniden Şad-il 'e baş vurunca o Kutrigur yurdunu tahrip etti ve geri çeki len Kutrigur ordularını yendi.
Kardeş muharebesi, yeni fetihler, Avarlar ortaya çıkıncaya kadar devam etti. Avarlar, daha 558'de Kafkasya çevresindeyken Bizans'a elçiler gönderdiler.
Daha sonra batıya akınlar düzenleyen Avarlar, Onogurları, Barsilleri ve Sabirleri yendiler. Kutrigurlar ise , onlara tabi olarak komşu Antlara karşı açılan savaşta Avarlar'a yardım ederek zaferi sağlıyorlar.
Avarlar VI. yy . ortasında doğu Bulgar Türkleri'ni çiğneyip geçtikten sonra , Kutrigur toprağını da işgal ediyorlar. Kutrigurların bir kısmını kendileriyle birlikte Macaris tan'daki yurtlarına götürüyorlar. Nitekim bazı kayna klarda Kutrigurlar'ın , Macaristan'da ki Avar ordusunda harp eden bir kavim olarak adları geçer . Avar yurdunda da sayıları az olmasa gerektir. Çünkü Bayan, 568'de Dalmaçya'ya 10.000 Kutrigur muharibi göndermektedir. Bunların 630'da isyan çıkararak idareyi Avarlar'ın e linden almaya teşebbüs etti klerine dair belge vardır. Bu belgelerin fazlalığına , Macaris tan'da Avar çağından kalma buluntularının yanı sıra, Kutrigur -Bulgar buluntularının büyük yekûn teşkil etmesi de tanıklık eder.
Kurtuluş hareketi , ana yurtta kalan Oturgurlar'ın ahfadı arasında başlar . Avar idaresinde olmakla beraber, Avar devletinin kenar bölgesinde oturan bu halk , sahip değiştirerek başka bir Türk boyunun idaresine girer ve hanın ailesine mensup Kurt'un idaresinde istiklal kazanarak Onogurdur namı altında yeni bir oymak birliği teşkil ederler.
Kurt, müşterek düşmanı olan Avarlar'a karşı Bizans ile anlaşıyor ve Kutrigurlar'ın toprağını kurtararak kendi yurtlarına il hak ediyor. Bu suretle Dnyeper'den İran sınırlarına kadar yaşayan bütün Bulgar Türkleri'ni ihtiva eden büyük bir devlet kuruyor. Kurt'un ölümünden sonra en büyük oğlu Batbayan Hakan, aynı zamanda eski yurtları olan, Kafkasya'daki Bulgar Türkleri'nin hanı , küçük oğlu Esperüh ise , batıdaki Kutrigur Bulgar Türkleri'nin hanı oluyor .
Hazarlar'ın, Kafkasya'nın Kuzeyi'ndeki ülkeye yaptıkları tazyik, V II. yy. ortasında Volga Bulgar Türk hanlığını yıktı. Bulgar Türk oymakları büyük hakan Batbayan ile birlik te Hazar idare sine girdiler ve Don ile Kuban arasındaki ana yurtlar ında kaldılar. Bu oymak birliğine dahil olan Macarlar da Bulgar Türkleri'nin kuzey komşuları olarak Avar Devleti'nin sınır bölgesinde yerlerini muhafaza ettiler. Hazarlar'ın merkezi kuvveti, ikti sadi te şekkülün muhafazası ve halkın huzurunu sağlamak için bu sınır bekçilerinden faydalandı. Onogurdur oymak birliği içinde (doğuda ve İran sınırında) o turan birkaç oymak Volga boyunca yukarı çekilerek orta Volga Bulgar Türk Devleti'ni kurdular.
Hazar ilerleyişinin sarsıntısı, Batı Bulgar Türkleri üzerinde çok şiddetli oldu. Kurt'un küçük oğlu Esperüh idare sindeki Kutrigurları da harekete geçirdi. Han kendisine tabi halkın önemli bir kısmı ile Don-Dnyeper arasındaki yurttan Besarabya'ya göç etti.
Neticede ; Hazar ilerleyişi dolayısıyla, Orta Volga ve Tuna Bulgar devletleri olmak üzere iki Bulgar Türk devleti teşekkül etti.
Orta Volga Bulgar Türk Devleti'nin tarihini, Kurum adına diğer yazarlar yazdığı için, burada ilgili oymakların ne zaman ve nereye göç ettiklerini ve dolayısıyla neticelerini kaydetmekle iktifa edeceğim.
Orta Volga çevresi VII. yy. Bulgar Türkleri'nin elinde kalmıştır. Burada teşekkül eden kuvvetli devlet asırlarca Kuzey Avrupa ve Asya arasında transit rolünü ifa etmiştir.
Orta Volga Bulgar Türk Devleti'nin ilk yıllarına ait belgelere sahip değiliz. Ancak IX. yy. sonuna ait harp belgesi, gelişmiş bir devletten bahseder. Bulgar Türkleri'nin orta Volga çevresindeki yurtlarına ne zaman ve nasıl göç ettikleri sualine bir cevap vermemiz gereklidir. Bu göç, VI. yy'daki olaylarla ilgili gösterilmekte ise de buna imkan yoktur. Çünkü bu yy'da Kafkasya'daki Bulgar Türkleri'ne tazyik kuzeyden gelmiştir. Bu göçün daha çok VII. yy'da vukubulan Hazar tazyikinin neticesinde olduğunu sanıyoruz.
Hakikaten, Ps. Môzes Chorenaci'nin VI. yy'a ait iki metninin, VII. yy'da yaşayan bir yazar tarafından genişletilen nüshasında, Kafkasya'daki Bulgar Türkleri'nin devrine ait önemli bilgiler bulunmaktadır. Bunda, Basil, daha doğru bir telaffuzla Barsil adlı bir kavmin Hazarlar'dan kaçarak Volga Nehri'nin siyah adasına iltica ettiği yazılıdır. Biz bu kavmi Volga Bulgar Türkleri arasında bulmaktayız. Bilindiği üzere doğu kaynaklarına göre Bulgar Türk kavmi üç oymaktan mürekkeptir : Bulgar, Barsula, Esegel.
Bulgar Türkleri'nin Kafkasya'daki yurtlarında da bir Bulgar oymağının adı Barsil'dir. Bu suretle, Volga Bulgar Türkleri'nin bir oymağına ait kaynağın yardımı ile Bulgar Türkleri'nin Hazarlar'ın önünden kaçarak kuzeyde Volga'ya geldikleri sabit olmaktadır. Tam olarak nereye göç ettiklerini de tespit etmiş bulunuyorum. Sözedilen Ermeni kaynağına göre, Volga yekdiğeriyle birleşen iki koldan mürekkeptir. Hippia Dağı çevresinde nehrin bir kolu Don, diğer kolu Keraunia dağına doğru uzamaktadır. Sonra doğudan Rhymika dağlarından ayrıca iki kolu gelmekte ve 70 tali kolu teşkil etmektedir. Türkler'in Atil olarak adlandırdıkları bu nehrin ortasında bir ada vardır. Buraya iltica eden Barsiller, Hazarlar'ın ve "Puşk"un korkusundan kışın doğudan ve batıdan buraya gelmektedirler. Adanın adı (siyah) adadır. Ptolemaios buraya at adası adını vermektedir.
Bu belgeyi izah edenler Ptolemaios'a dayanarak düğümü çözmeye çalışmakta ve bu yüzden hataya sapmaktadırlar. Her ne kadar Ps. Môzes Chorenaci, Ptolemaios'un çoğrafyasını esas aldığını söylüyorsa da bu harfiyen taklit manasına gelmez.
Ps. Môzes Chorenaci ve onu sonradan V. yy'da genişleten zat, onlardan sonra da bin sene herkesin yaptığı gibi Ptolemaios'u bir otorite olarak tanımışlarsa da VII. yy'daki başka belgeler, özel değer taşırlar. Ptolemaios pek çok defa kopye edilmiş, bir sürü Ptolemaios haritası hazırlanmıştır. Tabiatıyla Ermeni yazar da kendi çağında bilinen ve daha sonra kullanılan bir kopyadan faydalanmıştır.
Ptolemaios'un sonraki kopyalarından birinde, Ps. Môzes Chorenaci'nin izah ettiği malumatı bulmaktayız. 1450'de bastırılan Ptolemaios haritasında, Rymik dağlarından iki nehir çıkmakta ve Volga'ya akmaktadır. Rymik dağları bugünkü Obsçeysirt ve Ural dağlarının güney kısmıdır.
Aynı şekilde Ps. Môzes Chorenaci de, Ptolemaios'daki adasını böyle bir haritaya dayanarak zihninde canlandırmaktadır. Nitekim adıgeçen eserdeki haritada Volga, Samara, Veliki, !rgis ve Obsçeysirt arasında yeralan sahada Choraxi kelimesini buldum. Bu Volga siyah adası manasına gelmektedir. Ps. Môzes Chorenaci zamanında yukarıda zikrolunan iki nehir arasında Bulgar oymaklarından Barsiller oturmuşlardır.
Barsiller'in kuzeyinde Bulgar oymağı, güneyde ise Askil adlı diğer Bulgar oymağı bulunuyordu.
Yukarıdaki izahlardan anlaşılacağı üzere, Volga Bulgar Türkleri Hazarlar'dan kaçarak kuzeye sığınmışlardır. Çünkü çağdaş denebilecek bir kaynak Bulgar Türkleri'nden bir oymağın, batı Bulgar Türkleri Besarabya'ya yerleştikleri sırada kuzeye göç ettiğini kaydetmiştir. Kafkasya'daki yurdun yakın kuzeyinde kuru bozkırlar olduğu için, ancak Nikolayos, Uralsk çizgisinin kuzeyinde yaşamaya elverişli mer'alar bulabilecekleri de aşikardır.
Bulgar Türkleri Tarihi, Geza Feher
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
TTK - Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1984