top of page

SAF SECCADELER

Ülkü Bilgin
Fotoğraflar : Sami GÜNER

Kaynak : Kültür Bakanlığı Sanat Dergisi - Yıl :3
Sayı : 6 - Haziran 1977

Uşak halısı, seccade, cami, Türk sanatı

16. Yüzyılda Uşak'ta dokunmuştur. 9,85 x 1,56 metre boyutundadır. Edirne Selimiye Camiden getirilmiştir.
Woven in Uşak in 16th. century. Dimensions are 9,85 x 1,56 m. Brought from the Selimiye Mosque - Edirne

seccade, saf seccade, Türk halısı, Türk kilimi

Kırmızı ve yeşil zeminli iki mihrap nişi.
Two niches with red and green grounds.

COMMUNAL PRAYER RUGS

Some of the f,nest examples of Turkish carpets are the seccades to be found in the mosques and museums of Turkey.

The word "seccade" comes from the Arabic "secd" to pray, and it became a floor covering, and later took the form of a carpet, as an expression of cleanliness, at the same time as being a reflection of the religious function of the mosque. 

The use of a floor - covering for this purpose is not known in early Islam, where prayer was a communal event fot which prayer even bare ground sufficed. The major function of the seccade is to serve as a reminder of the mihrab, the symbol of the gate of heaven, for prayer outside the mosque. It became, with time, a status symbol of sorts, utilising a colour not often seen on floor - carpets, the sacred green.

Communal, or "Saph" seccades, dating from 15th to the 19th centruies, containing rows of mihrabs for communal prayer, are among those carpets to be found in the Museum of Turkish and Islamic Art in Istanbul.

The mihrab niche, as represented in the seccade, is stylesed, sometimes vestigial, reflects the development of mihrab styles, and contains the abstract and stylised details also found in the mihrab,but expressed in two dimensions. The saph combines the mihrab element with the notion of a communal act, alsı contained in mosque architecture, but in the "Saph", the most important difference being that the communal motif is portable.

By considering the saph seccades found in the TIEM, we can identify the characteries of the saph rug, from the 15th century to 19th century.

The oldest existing "saph" belonging to the 15th century (ill. 1-2) contains a kufic border on a red ground, remeniscent of the Seljuk carpet borders. It contains two rows of eight mihrabs, simple unformulated rows, containing niches framed with red, blue and cream bands on an aquamarine field. The finely executed border, when compared with the unformulated field pattern suggest that we have here the first attempts at such a genre. Other details typical of the era include hooked motifs, triangular and arrowhead designs, (cf. ill. 3), where a schematic mihrab is to be seen on a white field, containing hanging lamps in the centre and flanking the arch.

The most strking innovation of the 16th century is the introduction of naturalist floral and geometric borders, replacing the Kufic designs, alongside this, the mihrab itself becames softer and more voluted, while in 17th century Gördes and Kula seccades a more architectural form replaces this. However, in 16th century seccades we do find realistic representations of votif lamps decorated with "rumis", while medallions of blossoming branches, filled with tulips and carnations, cover the field. In those 16th century carpets found in the Selimiye mosque in Edirne, they echoe the tiled panel decorations of the mosque. On other saphs from this mosque, chintemani motifs, much seen on the caftans of the sultans, are also to be seen.

The only complete example we have of a Gördes saph dates from the 18th century, when this was the most important weaving centre in Anatolia. The niches in this carpet are stepped, typical of the Gördes type, and filled with firmly outlined motifs on alternating red and green fields, (ill. 13), so we see stylisation together with some elements of the western influence prevalent in the period, in the form of naturalistic floriate and foliate motifs, as in another Gördes saph (ill. 16-17)

The Hindo - Iranian saph, with contrasting niche fields and medallion fillings, while bearing some resemblance to the seccades of the Ottoman period, can be easily distinguished, on a technical and stylistic basis from the Anatolian rug, with its characteristic red and dark blue field, goemetric filling motifs, and schematic floral motifs filling the niche. Another example of this type can be seen in illustration 19, a Kirsehir saph with contrasting blue and red fields, which bears the date 1896 (1312 H)

From the examples given above, we see that the later "saphs" are insufficient in number to constitute a group, but by comparison of these with other seccades and carpets, it can be seen that, in general, as in other fields, the classic period of the "saph" shared its motifs with other branches of the minor arts, and from that period onwards, as şin general, we see a gradual stylisation of design and a degeneration of from and quality.

Giderek halı ve seccadelerdeki desenlerin şematize olması, yeni desenler yaratmama ve eskilerin kabaca taklit edilmesi, sentetik boyaların Türkiye'ye girmesi ve bunların halılarda da kullanılmasıyla Türk - Halı sanatında gerileme başlamıştır. Bozulan imparatorluk düzeni ve ekonomisinin doğal sonucu olarak kalitesinden çok şey kaybeden Türk halıları, günümüzde Anadolu'nun  çeşitli yerlerinde ve özellikle Hereke halı atelyelerinde eski görkemine kavuşmaya başlamıştır. 

En güzel örnekleri Türk - Halı sanatı içinde bulunan seccadeler, isim olarak Arapça "secde etmek" fiilinden türetilmiştir. Bu yaygıların bir ibadet gereci olarak kullanılması Hz. Muhammed zamanından sonra başlamıştır. Yazılı kaynak eserlere bakılırsa, İslamiyetin ilk çağlarında Müslümanlar, namaz kılmak için camilerin çıplak zeminini, avluyu, hatta temiz toprak üstünü dahi yeterli buluyordu. 

Hz. Muhammed'in namaz kılmak için özel bir yaygıya ihtiyaç duymaksızın kızgın toprak üstünde namaz kılarken zeminin yakıcılığından etek uçlarını ve elbisesinin uzun kollarını kullanarak korunması da İslamiyetin ilk yıllarında secdeye varmak için herhangi bir yaygının kullanılmadığına kanıt olarak gösterilir. 

konya halısı, Türk halısı, Türk sanatı, seccade

14. ve 15. yüzyılda Konya'da dokunmuştur. 3,00 x  1,03 metre boyutundadır. Sivrhisar - Şeyh baba Yusuf Camiinden getirtilmiştir.
Woven during 14 - 15 th. centuries in Konya. Dimensions are 3,00 x 1,03 m. Taken from the Şeyh Baba Yusuf Mosque - Sivrihisar.

Bu bakımdan Seccadelerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı konusunda henüz kesin bilgiler elde edilmiş değildir. Hz. Cebrail'in Cennet koyunu postundan bir seccadeyi Hz. Adem'e getirdiği söylenirse de İslamiyetten önce namaz kılmanın söz konusu olmaması ve böyle post gibi yaygıların daha çok bir makam sembolü olması, seccadelere menşe' olarak kabul edilemez. 

İslamiyetin erken tarihlerinde camilerin, mescitlerin henüz zeminin sertliğini yumuşatacak, tozundan arındıracak yaygılarla kaplanmadığını yine belgelerden öğreniyoruz. Neden sonradır ki, bazı kişilerin camiye, mescide, tekkeye gelirken koltuk altlarına namaz kılarken kullandıkları yaygıları beraberlerinde getirdikleri, namazın bitiminde geri götürdükleri veya kayyumun namazdan önce bu yaygıları serip, sonra kaldırarak muhafaza ettikleri biliniyor. Bu serme ve toplamaya gerekçe olarak da namaz vakitleri dışında şeytanın yaygının üzerine çıkması olasılığına karşı bir önlemin gerekliliği gösterilir. 

Kesinlikle bilinmeyen bir tarihten başlayarak cami ve mescit tabanlarının palmiye yapraklarından, hasırdan, keçeden vb yaygılarla kaplanmaya başlanmasından sonra, seccade gibi küçük boyutlu yaygıların serilip toplanmasına gerek kalmadığı ortadadır. 

Buna rağmen seccade türü kaybolmamış, evlerde ve iş yerlerinde kullanılmaya devam etmiştir. Seccadelerin asıl kullanım yerlerinin konutlarda bulunmasından, kentsel yaşamın büyük boyutlara ulaşmış olması varsayımıyla açıklanabilir.

Nüfus artışlarının kent sınırlarını zorlamasıyla, yerleşme yerleri büyümüş, yeni yeni yapılan evler, kurulan semtler, cami ve mescitlerden uzakta kalmışlardır. İnsanların hastalık, yorgunluk, yaşlılık gibi bedensel güçsüzlükleri, iş hayatının bağlayıcı yönleri veya kötü hava koşulları, kişileri evlerinde ve iş yerlerinde namaz kılmaya zorlamıştır. Saydığımız bu nedenlerin sonucunda, sadece namaz kılmakta kullanılan türlü dokuma ve post gibi yaygılarla seccadelerin ilk örnekleri ortaya çıkmıştır kanısındayız. 

Sanat tarihi konuları içine giren ve halı dokuma teknik ve desenleriyle yapılan seccadeler ise, çoğu kez belli bir ekonomik düzeye ulaşabilmiş ailelerin namaz yaygıları olmuştur. Halı dokumalı yaygılar, gerek renk gerek desen açısından gösterdiği zenginlik, mistik havasını evlerin bir köşesinde yaşatmasıyla da değer kazanırlar.

 

Genel olarak mimarideki mihrap nişi, iki boyutlu olarak halı - seccadelere resmedilmiştir. Mihrap kemerini, kavsarasını taşıyan sütunçeler, kitabelikler ve diğer öğeler küçük soyutlamalarla seccadelere olduğu gibi aktarılmıştır. Kuran'-ı Kerim'de kesin olarak belirtilmese de resim yapmaktaki sınırlamalar karşısında İslam sanatçıları somut şekiller yerine soyut ve sembolik şekillerle anlatım yolu tercih etmişlerdir. Ancak zaman zaman seccadelerde karşımıza çıkan realist tasvirler de bazı dini kavramların ve kuralların simgeleridir. Örneğin seccadelerde gördüğümüz kandil resmi, ilahi ışığı; ibrik, beden temizliğini; hayat ağacı, sonsuz yaşamı sembolize eder. Daha birçok motifin İslami inançlara göre yorumlanması yapılmıştır. Mihrap nişinin tepe noktasından aşağıya doğru sarkan çiçek demetinin "Bağ-ı İrem", mihrap nişinin, Cennetin kapısının simgelemesi gibi.

Gerek bitkisel, gerek geometrik desenleriyle taban halılarından büyük farklılıklar göstermeyen seccadelerde, Cennet rengi sayılacak taban halılarında zemin rengi olarak kullanılmayan yeşil renk, bol bol kullanılmıştır. 

Dünya halı sanatı için en erken tarihli halı ve seccadelerden oluşan zengin bir koleksiyona sahip, İstanbul - Türk ve İslam Eserleri Müzesi seccadeleri arasınad, yanyana mihrap dizilerini içeren seccadeler bulunmaktadır. Bu saf seccadeler "Saf Seccade" olarak anılır. Her bir mihrap nişinin içinde bir kişinin namaz kılmasıyla, cemaat cami içinde daha düzgün ve disiplinli saflar meydana getirir ki bu da İslami bir töreyi gerçekleştirir.

İstanbul - Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan örneklere bakarak 15 - 19. yüzyıllar arasına tarihlenen saf seccadelerdeki benzerlik ve ayrıcalıkları şöyle açıklayabiliriz: 

15. yüzyıldan kalan en eski bir saf seccade örneğinde görülen bordür, Selçuklu devri Türk halıları için tipik olan küfi yazıyı andıran desendir. Kırmızı zemin üzerine beyazla verilmiş bu yazı, motiflerindeki ustalığa karşın, iki sıra halindeki on altı mihrap nişinin formu ve kontur desenlerindeki basitlik ile boyutlarındaki uyarsızlık, saf seccadelerin ilk denemelerinden biri olmasıyla açıklanabilir. 

konya halısı, türk halısı, türk kilimi, rugs, seccade

14 - 15. yüzyılda Konya'da dokunmuştur. 3,11 x 1,75 metre boyutundadır. Atkı ve çözgüleri yündür. Gördes düğümü kullanılmıştır. Sivrihisar - Şeyh Baba Yusuf Türbesinden getirilmiştir.
Woven in Konya during 14 - 15th. centuries. Dimensions are 3,11 x 1,75 m. woofs and warps are wool. Ghiordes knots are used. Taken from Şeyh Baba Yusuf Tomp, Sivrihisar.

Mihrap nişlerini, petrol rengi zemin üzerine kırmızı, mavi ve krem renkli bantlar çizerken, diğer 15. yüzyıl saf seccadesinde mihrap nişini ok ucu, üçgen ve çengel motiflerinin birbirine bağlanmasıyla oluşan kufi yazı karakterindeki desen konturlar. beyaz zemin üzerinde gayet şematik bir biçimde verilen mihrap nişinde, biri ortadan, ikisi yanlardan sarkan kandiller görülür.

Koleksiyondaki 16. yüzyıl verilerinde, imparatorluğun o çağlardaki tüm sanat kollarında gösterdiği üstünlüğe paralel bir gelişim görülür. Her şeyden önce bordürlerde yazı veya yazıyı andıran desenlerin kayboluşu, yerini natüralist desenlere bırakması bu değişimdeki en belirgin özelliktir. 

15. yüzyılın şematik mihrap nişi formları da 16. yüzyılda yumuşak hatlı ve çok dilimli kemer şekillerine dönüşmüştür. Oysa 17. yüzyıldan başlayarak, özellikle Gördes ve Kula seccadelerinde mihrap nişi formları daha realist, daha gerçekçi desenlerle evrilmiştir. 16. Yüzyıl saf seccadelerinde ise rumilerle süslü realist kandil tasvirine karşın mihrap formlarında gerçekçilikten çok dekoratif kaygılı çizgiler görülür.

Kabaca devir özelliklerini belirterek tanıtmaya çalıştığımız 16. yüzyıla ait saf seccadelerden bir kısmı Edirne - Selimiye Caminden getirilmiştir. Cami inşaatı başlarken, camilerin mefruşatından olan minber, kürsü, rahle, kandil ve benzeri tüm eşyaların siparişlerinin de o tarihlerde verildiği düşünülürse, örneklerini verdiğimiz seccadelerin Selimiye Camii ile aynı tarihlerde (1569 - 1575) dokunmuş olması gerekir. Zemini dolduran bahar dalı madalyon içindeki lale ve karanfil motifleriyle eşsiz bir zevk ve sanat ürünü olan seccadede Selimiye Camiinin çini panolarındaki desenlerin karakteri görülmektedir. Mihraptan sarkan kandil rumilerle, madalyon içleri ise lale ve karanfillerle doldurulmuştur.

seccade, gördes halısı, türk halısı, türk kilimi

18. yüzyılda Gördes'te dokunmuştur. 7,17 x 2,45 metre boyutundadır. İstanbul - Eyüp, Taşburun dergahından getirtilmiştir.
Woven in Ghiordes in 18th century. Dimensions are 7,17 x 2,45m. Taken from the Taşburun dervish covent, İstanbul, Eyüp

Edirne - Selimiye Camii saf seccadeleri içinde Uşak Halılarının tipik bir süslemesi olan çintemani li örnek de bulunmaktadır. uzak Doğulu bir motif olmasına karşın Osmanlı devri Türk Sanat Eserlerinden sevilerek kullanılmış bir motif olan çintemeniye padişah kaftanlarından halılara, duvar çinilerinden saray çamaşır bohçalarına kadar her yerde rastlanır. İslam sanatına Budizmden (*) girmiş, bir inanca göre de bu motifin kullanılmasında uğur görülmüş ve koruyucu tılsım olarak bilinmiştir. 

uşak halısı, uşak kilimi, selimiye cami, seccade, türk sanatı

16. yüzyılda Uşak'ta dokunmuştur. 0,58 x 1,19metre boyutundadır. Edirne - Selimiye Camiden getirilmiştir. (Çintemani motifi)
Woven in Uşak in 16th. century. Dimensions are 0,58 x 1,19 m. Brought from Selimiye Mosque - Edirne. (Çintemani motif)

çin bulutu motifi, türk halısı, türk kilimi, türk motifi, türk damgası

Bordürdeki Çin Bulutu motifi.
Chinese clods  motif in the border. (**)

(*) TuvART Açıklama - Çin sanat kültürü ve motifi olarak 1977'lerde ele alınan detayların aslında Türk olduğu iddiasını Mustafa Kemal Atatürk'ün yazdırmış olduğu TARİH kitaplarına da dayanarak şu şekilde açıklayabiliriz : "Dünyanın neresinde bir medeniyet varsa orada Türk vardır. Türkler, sanatın hemen her alanında eşsiz eserler vermeyi, derin kültür köklerine borçludur. Mısır, Hint, Çin, Roma, Yunan,  Anadolu, Avrupa gibi medeniyetlerin temelinde Türk izlerinin olması tesadüfi değildir. Ayrıca artık  Çin'e ait ve ilk akla gelen Budizm izlerinin Türkleri, kitlesel olarak hiçbir zaman kültürel bazda etki altına almadığı gibi Budizmin kurucuları da yine aynı şekilde Türklerdir. Dolayısıyla "Çintemani" denilen motifi Çinlilere iade ederek,  Türkler tarafından her yere "uğurlu" olarak kullanılma ihtimali son derece zayıftır. Keza Türkler, Çinlilerle uğurlu alışverişlerde pek bulunmadığı gibi Üzerlik de Türklere has; kültürel genlere işlemiş bir diğer uğur - kısmet - bereket sembolü olarak var olmuş ve eserlerde yerini almıştır. Bu sebeple yazıyı aslına sadık kalarak yazdığımız için bu  ibareyi koruduk. Fakat bu durumu sanat tarihçilerimizin bugün daha yakından irdelemesi gerektiği kanaatindeyiz. Sonraki paragraflar da bu zemin üzerine okunmalıdır.
(**) TuvART Açıkllama - Bir önceki dipnot açıklamalarımıza binaen, çintemani ve Çin Bulutu motifi değerlendirilmelidir.

Çin kökenli çintemani motifi, Timur'un da damgası olmuş, Timur, zapttettiği her kaleye çintemanili bayrağını korkutucu bir alamet olarak diktirtmiştir. Osmanlı sultanları da bu motifi kendi giysilerine işletmekte, kuvvetini, kudretini simgelemiş olmalıdır. Çintemani motifiyle birlikte çok görülen ve yine Çin kökenli "Çin Bulutu" adı verilen motif de ejder figürünün stilize edilmesinden doğmuş, yine kuvvet ve kudret sembolü olarak kullanılmıştır.  18. yüzyıl artık Osmanlı Devletinin batıya açılma gayretinde olduğu bir çağ olması nedeniyle gerek mimari, gerek el sanatları süslemelerinde görülen farklılaşma, halı desenlerine de yansır. Bu çağın en önemli halı dokuma merkezi olan Gördes örneğinde olduğu gibi, motifler daha köşeli, sert hatlarla şekillendirilmiştir. Elimize tam olarak geçen tek saf seccade Gördes'te dokunmuş olup, mihrap nişi zeminindeki kırmızı ve yeşil renkler her bir bölümde alternatif olarak kullanılmıştır. Mihrap nişlerinden sarkan askılar, halk sanatında çok görülen "Üzerlik" denilen nazarlık motifleridir.

Yine Gördes'te dokunmuş olan diğer saf seccadede görülen küçük küçük yapraklı çiçeklerinden ötürü "Sinekli" Gördes ismini alır. Ancak sinekli denilen bu motifler, saf seccadenin diğer bölümlerinde tekrarlanmış, yalnız bazı mihrap nişi zeminleri düz renkle dokunarak üzerine kırmızı renkli ibrik tasvirleri işlenmiştir.

tük sanatı, türk halısı, türk kilimi, türk motifleri, türk damgaları, seccade

Detay. İbrik Motifi
Detail. An ewer motif

Turuncu, yeşil ve lacivert gibi kontrast teşkil eden renklerin zemin rengi olarak kullanıldığı mihrap nişlerinde madalyonlarından başka süslemenin görülmediği Hint - İran saf seccadesini, natürel kıvrık dal ve küçük çiçekli bir bordür çevirir. Detaylarda Osmanlı devri seccadeleriyle benzerlikler gösteren, fakat düğüm tekniğinden, farklı oranlardan ve desenlerdeki incelikten dolayı başka bir ülkenin vergisi olduğu sezinlenebilir. İlk bakışta Türkistan halılarının desenlerini andıran, kiremit kırmızısı ve lacivert zeminli bir Anadolu dokumasıdır. Düz dalların ve rozet biçimli çiçeklerin meydana getirdiği şematize edilmiş bitkisel desenler, mihrap nişini tümüyle doldurmuştur.

 

Kırşehir'de görülen saf seccadesi ise üç mihraplı olup baştaki ve sonradaki mihrap zeminleri kırmızı, ortadaki 1312 H. (1896) tarihini taşıyan bölüm ise mavi renktedir.

 

Son sunduğumuz üç örnek, bir grup oluşturacak sayıda olmadığından bölgesel özellikleri hakkında henüz bir yargıya varmak güçtür.  

 nazarlık motifi, türk motifleri, türk damgaları, türk sanatı, türk kilimi, seccade

Detay. Mihrap nişine asılmış nazarlık - Üzerlik.
Detail. An amulet hanging in the niche of the mosque - Üzerilik.

kırşehir halısı, türk kilimi, türk halısı, rugs, seccade

19. yüzyıl sonlarında Kırşehir'de dokunmuştur. 1,12 x 1,69 metre boyutundadır.
Woven in Kırşehir at the end of 19th. Dimensions are 1,12 x 1,69 m

Ancak eldeki diğer örneklere bakarak seccadelerin de halılarda ve diğer el sanatlarında olduğu gibi klasik devrini 16. yüzyılda yaşadığı anlaşılır. Daha sonraki yüzyıllara göre natüralist desenlerle bezenen saf seccadelerde, diğer sanat kollarında sevilerek kullanılan ve sık görülen motif ve kompozisyonlara rastlanır. Örneğin Edirne - Selimiye Camiinden getirilen saf seccadedeki bahar dalı kompozisyonla aynı çini panolarındaki üslup benzerliği ilginçtir. Kompozisyonlardaki olgunluk, dokumadaki ince teknik, zarif ve özenli desen anlayışı, ahenkli renk şeması, selatin camileri için dokunan seccade desenlerinin saray nakkaşlarınca hazırlandığı kanısını uyandırmaktadır.

bottom of page