Blogumu en baştan takip eden dostlarım biliyor. Sosyal medyadan takipçilerim daha iyi biliyor. En çok da yakın çevremdekiler biliyor ki TUVA kelimesi üzerinde 15 yıldır çalışır ve her Allah'ın günü şaşkınlık verici yeni bir şey öğrenirim.
Bendeki TUVA konusu kimine saplantıymış gibi geliyor. Kimine göre sevda; kimine göre hastalık; kime göre takıntı; kimine göre keyif olan TUVA, görüldüğü üzere bir iz takibinin adıdır bende aslında. Velhasılı her yiğidin bir yoğurt yiyişi var.
Benim şimdiye kadar TUVA ile başlayıp saçma sapan bir yere gittiğim pek olmadı. Hislerimle, bilgilerim, bulgularım hep eşleşti.
Tuva kelimesi Türkçedir dedim, ispatladım.
Tuva kelimesinin bir mitle, eski bir dönemle yakinen ilgisi var dedim. İspatlamaya çok yaklaştım.
Tuva kelimesi, doğmak anlamındadır dedi Kazım Hocamız, ilettim. Aman yer yarıldı gök yıkıldı. Keza "Kazım Mirşan, ruh hastası. Deli. Alt tarafı 7 Türk lehçesini biliyor, Çince, Rusça, Almanca, İngilizce biliyor. O kim ki zaten! Alt tarafı 600 küsur tablet ve yazıt okudu! Kim oluyor ki o?" dendi ha dendi! Ben de onun sözlerine aracılık ettim ve mantıklı buldum diye bir diğer deli de ben oldum.
Öyle mi?
O halde toparlayıp yeni verimi paylaşayım.
Ne dedi Kazım Mirşan hocamız; TU-V, Ön Türkçe olarak doğmak demektir. Tuv-a olunca doğuyor oluyor. Dua, doğa gibi kelimeler de TUVA'dan türemedir.
Hocamızla bu konuşmamdan önce bugünkü Yakut bölgesinde -va, -ba ekinin hidronim belirten bir son ek olduğunu da belirtmiştim. İlk bulduğum şey de zaten buydu. O halde Kuran'da anlam verilen 'Kutsal Vadi' ile bu hidronim anlamının yakınlığı olması açısından yorum yaparak TU, ya bir akar su olmalıdır ya da bir dağ veya vadi gibi bir şeyler olması gerektir diye düşündüm.
Su ve yer ilişkisi üzerinde dururken HALUK TARCAN hocam bana tamgalarla birlikte TUVA kelimesinin At - Uv - A da olabileceğini söyledi. Yani "Tanrı Ruhuna Sahip Olmak" gibi bir dip anlamdan gelişerek gelebileceğini ama bir iddiada bulunamayacağını söyledi.
Malzemelerimi topladım ve topladığım malzemelerin hiçbirini bir kenara atmadım.
Sonra da Kazım Mirşan hocamızın Doğdu - Doğan - Doğmuş anlamını vermesi üzerine tüm parçaları birleştirerek şöyle bir yorumda bulundum:
"Su gibi vurgu eki olması sebebiyle Sudan Doğan, Sudan Gelen, Sudan Yaratılan, Sudan Var Olan gibi anlamları olabilir." diyerek yorumumu belirttim.
Diğer yandan MUSA gibi de tuhaf bir şey var ortada. Çünkü Musa adının kelime olarak karşılığı 'sudan gelen' demektir.
Ancak bendeniz yine bulduklarıyla yetinmeyip on beş yıldır sorduğum soruyu gördüğüm duvara bile sormayı sürdürdüm.
Çünkü her şey TU ile tamamlanacaktı benim nazarımda.
Ve işte nihai veriyi vererek, bu yazıyı burada bitiriyorum.
Çünkü; yanılmıyorum.
Bu yazıyı tam anlayabilmek için de sanırım önceki yazıları okumak gerektiğini dostlarım fark edebilir.
ÖNCELİKLE SÜMERCE hakkında kısa birkaç bilgi: Türklerden örnek vermeyeceğim, keza Türk düşünür - araştırmacı verdiğimiz zaman çamur atan atana oluyor. Bu sebeple dışarıdan kaynaklarla Sümerce için şunları söylendi: 1825 - 1905 yılları arasında yaşamış olan Avrupalı bilgin J.Oppert tarafından Sümer dili ile Ural - Altay dilinin yakın olduğu fikri alenen ortaya atılmıştı.
1854 - 1936 yılları arasında yaşamış olan Alman bilgin F. Hommel daha da ileri giderek, Sümerlerin Altay halkları ile aynı olduğunu söylemiştir. Sümer dilinin 350 kelimesi ile Türk Dilinin kelimesini anlam ve ses kuruluşu yönünden karşılaştırıp açıklamıştır. Bu iki dilin, aralarında olan zaman dilimi farkına bakmaksızın aynı kökten olduğunu ve birbiriyle bağlı, yakından ilgili olduğunu kanıtlamıştır. Hatta bir sözüyle net olarak şöyle söylemektedir: 'Türk boylarının eski dedelerinden bir kol, yaklaşık olarak MÖ 5000. yıllarda Asya'ya gelmiş ve Sümerleri yaratmıştır. Sümer dilinden kalan eserler, o asırlarda Türkçenin nasıl olduğunu bize gösteriyor.'
Hommel'in yaptığı bu cesur girişimi yeterli bulmayan ünlü Kazak Türk kökenli Rus vatandaşı Türkolog Olcas Süleyman ise çıtayı daha yükselterek çok daha fazla kelime karşılaştırması yapmış ve bulgularını bize aktarmıştır. O bulgulardan sadece birkaç tanesi şu şekilde:
Sümerce : Ada - Azerbaycan Türkçesi : Ata Sümerce : Ama - Azerbaycan Türkçesi : Ana Sümerce : TU - Azerbaycan Türkçesi : D (T)oğmak
Sümerce : TUM (Tohum verme) - Azerbaycan Türkçesi : Doğma
Sümerce : TUD - Azerbaycan Türkçesi : Doğdu Sümerce : Bilga - Azerbaycan Türkçesi : Bilge Sümerce : Me (Ben) - Azerbaycan Türkçesi : Men Sümerce : Dıngır - Azerbaycan Türkçesi : Tanrı Sümerce : Od (Ateş) - Azerbaycan Türkçesi : Od (Ateş) Sümerce : Üş (3- üç) - Azerbaycan Türkçesi : Üş
Sümerce : Tibira - Azerbaycan Türkçesi : Demirci (Orta Asya Türklerinde hala teymir, teymur, timur vs)
Çok eski zamanlardan bu yana v - b - m - d gibi sessiz harflerin dönüşmesine yazıtlardan, tabletlerden şahitliğimiz var.
Hatta far - bar - var kelimesinin dönüşümü de bize sessiz harflerle ilgili olarak milyon yıla dayanan bir dilin geçmişiyle ilgili değişikliklerin seyrini de vermektedir.
Bu noktada ÖN TÜRKÇE olarak Kazım Mirşan hocamızın verdiği bilgi, Sümer dili ile örtüşmüş ve kendini ispatlamıştır.
SÜMERCEDE DE Tu - Doğmak
Tuv - Tum - Tud - Doğmak Tuv - a ise doğdu, doğuyor, doğan anlamı ile Türklüğünü % 100 olarak ispatlamış bulunmaktadır.