Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
Eğer Skif-İran teorisi doğru ise, gerçeğe denk geliyorsa, her bakımdan, mitolojik, linguistik, etnolojik, arkeolojik ve tarihî kaynaklarla ispatlanmış olmalıydı. Bu, meselelerin hiçbir şüphe bırakmadan tartışmasız şekilde takdimidir. Aslında ise iş nasıldır?
Ömrü boyunca Skif tarihiyle meşgul olan L.A. Yelnitskiy arkeolojik, etnolojik ve tarihî malzemeye dayanarak şu sonuca varır: Skiflerin etnolojik özellikleri, yani onların yaşama şekilleri ve kültürleri bilhassa Türk-Moğol halklarında korunmaktadır, bir miktar da Slav ve Fin-Ogurlarda bu sezilmektedir (Yelnitskiy L.A., 1977, 243). Arkeolojik malzeme ve daha ziyade de süslenme ve inanma materyallerini yırtıcı hayvan suretinde yapmak (zveriniy stil) sadece Türklere has bir şeydir. Dinîmitolojik bakımdan ise, şunu bile söylemek yeterlidir ki, Skiflerle Farslar arasında daima savaş ve mücadele olmaktadır. Herodot da işte bu savaşlardan bahsetmektedir. Farsların İran dilli, eğer Skifler de İran dilli olsaydı tapındıkları tanrılar da aynı olmalıydı. Malum olduğu gibi tapınmaları aynı olanlar normalde öyle uzun uzun savaşmazlar. Ondan sonra Skiflerine Herodot tarafından yazılan tanrı adları Türkçeyle izah edilir.
İşte bunların hepsini tahlil eden meşhur Skiflog L.A. Yelnitskiy Skiflerde İran unsurlarının pek az olduğundan bahseder: "Kimmer ve Skiflerin sadece bir kabilesinin İran dilli olması muhtemeldir" (Yelnitskiy L.A., 1977,241).
Yani Skif-İran teorisi etnolojik, arkeolojik ve dinî-mitolojik delillere dayanmaz, işte onun için, bu teori taraftarları Skiflerden kalan sözleri İran dili yardımıyla açıklama yolu ile Skif (buna Kimmer, Sarmat ve Alanları da katarlar) dilini İran (daha net olarak Osetin) dili gibidir, diye ispatlamaya çalışırlar.
Skif ile İran'ı dil bakımından birleştirmek İskiflerin türlü kaynaklarda (yer adları ve eski yazmalar) korunmuş sözlerinden İran kökünü "bulmak" ile başlar. Yukarıda dendiği gibi bu işi K. Tseyss ve K.Müllenhoff başlatır, V.S. Miller ve M.Fasmer devam eder. Bundan sonra Skif-İran teorisi sözlerinin arasında Türkçeleri de olabilir diye, tabii ki, akıllarına da getirmezler ve getiremezler de, çünkü onlar Türk diliyle ilgilenmiş kişiler değildir.
Sovyetlerde Skif sözlerinin etimolojisiyle Osetin âlimi V.İ. Abayev meşgul olur. Osetinlerin çevresindeki Türkler, Balkar-Karaçaylar kendi vatanlarından sürülünce, V.İ. Abayev bu işine daha da serbestçe devam eder, Kafkas halkları için ortak olan ve daha ziyade de Karaçay-Balkarlarda daha çok yazılmış Nart destanını da sadece Osetinlere ait olarak araştırır. Skiflerin bünyesinde pek çok halk mevcut olmuş şeklindeki doğru geleneği bozarak Osetin dilini Skif dili y£par: "Skif Sözleri Sözlüğü" adlı bir kitap yazıp orada 353 Skif sözünü türlü fonetik "düzenlilikler" ile bozup İran-Osetin sözü diye "ispat eder" (Abayev V.İ., 1949,151-195)
Abayev bu araştırmalarına şu "büyük" değeri verir: "Ben tartışmasız İran'a ait olan unsurları tahlil ettim ve inanıyorum ki bu iş Skif malzemesini sorumsuz ve ayak üstü speküle etme faaliyetine bir set çeker" (age, 148). Bilimde taranmış bir usuldür bu: Âlim eğer kendi görüşünün doğruluğunu delillendiremezse, muhtemel muhaliflerine böyle hakaretamiz bir tavırla yumruk gösterir. Gerçekten de Abayev'in etimolojilerinde tek bir sistem de, akla uygun bir etimoloji de yok. Abayev'in Skif-İran etimolojisinin temelinde yatan şeylerle biz de tanışalım.
V.İ. Abayev ve onun selefleri Skif-İran etimolojisini Skiflerin atası olan Targitay ve oğulları Lipoksay, Arpoksay ve Kolaksay adlarıyla başlatırlar ve bu adları İran sözü diye "ispatlarlar."
Skif-İran taraftarlarının fikrine göre targitay iki kısma ayrılır: darga ve tava. Eski İran dilinde darga "uzun veya keskin" anlamında, tava ise "güç, kuvvet" anlamındadır. Yani onlara göre targitay "uzun güçlü" veya "ok kuvvet”tir (Abayev V.İ, 1949, 163; Miller V.S. 1887,127).
Targitay sözü Türkçe iki kökten ibarettir. İlk kısmı TARGI (tarıg) "ekinci", ikincisi de tay (soy) "soy, nesil"; öyleyse targitay "ekinci soyu" manasındadır. son kısmı belki -tı/-lı ekidir; öyle ise targıtı~targıl sözü "ekin saçma yeri olan" veya "yerli" manasını verir. Targıtay'ın Türk sözü olması yine sununla da açıklanıyor ki, daha geç devir Grek yazmalarında Türkçe isim olarak bundan bahsedilir. Mesela Türklüğü tartışma götürmeyen Avarların Targiti adlı kişileri tarihte geçmiştir. VII. asırda yaşayan Feolfilakt Simokatta: "Targittig Avar kabilesinin meşhur adamı" diye yazar (Simokatta F., 1957, 35). 568 yılında Menandr Vizantiets şöyle der: Avarların başkanı Bayan, Targitiy'i hükümdara ricacı olarak gönderir (Vizantiyskie istoriki, 1861, 392). Avarlar yine bu Targitay'ı 565'te Bizans'a elçi gönderir (agev 418). Daha II. asırda Polien şöyle yazar: "Azak Denizi kıyısındaki Skiflerde, Targitao adlı meşhur bir kadın vardır (Latışev V-V. 1893, 567). Yani bu Skifler de Avarlar gibi Türk'tür.
Lipoksay, Targitay'ın büyük oğludur. Bu adın etimolojisini Abayev, Fasmer'den alarak şöyle açıklar: Lipoksay sözündeki son kısım "ksaya~hysay" kökündendir, İranca "parlamak" manasını Osetince "tan, şafak" ve "prenses" anlamını verir. Lipo kısmı pek açık değildir, lipoksay belki horaksais'ten bozulmuştur, öyle ise Eski Farsça hwar-hşaita "güneş" olur; bugünkü Farsça horşid (Abayev V.İ., 1949,1989).
Türkçe'de ise Lipoksay şöyle açıklanır: Soy "nesil" vâris, ırk, menşe" anlamlarında kullanılır, AK "ak, mukaddes, zengin"; aksay "ak nesil, mukaddes nesil, zengin nesli". Türklerde halen de Aksay, Paksoy, Koksoy gibi adlar pek çoktur. Lipoksayın ilk kısmı lipo ~ lip ~ lep Türkçe "sınır" manasındadır. Yani Lipoksay adını şehzadeye önceden düşünerek vermişlerdir; o, kendi ülkesi ve sınırları olan mukaddese bir nesil olarak yetişmelidir.
Arpoksay, Targitay'ın ortanca oğlu. Bu adın ilk kısmı Abayev daha baştan bozarak seslerin yerini değiştirip apra diye araştırır; çünkü İranca ap "su", ra ise Osetince arf 'tan kısalmış "derin" manasındadır; yani Abayev'e göre apra "su derinliği", hsaya "sahip", apraksaya "su sahibi" (Abayev V.İ., 1949, 189). İşte size Arpoksay! Pekiyi niye aproksaya sözünü arpoksay diye değiştirmişlerdir? Buna Abayev cevap vermiyor. Sözü değiştirmek, önceki sözün manasının kaybolması ve yeni sözün başka bir mana bildirmesine bağlıdır. Ap sözünün İranca "su" manasını vermesi ise herhalde durmamıştır, ne sebeple o ar şekline dönsün? Abayev bu sefer olmayacak bir iş yapmıştır.
Arpaksoy Türkçe'de şöyle izah edilebilir: Aksoy manasını artık biliyoruz, bu "ak, mukaddes nesil" anlamında bir söz. İlk kısmı arpa "yiyecek, tane" manasını verir; arpalık "yer mülkiyeti"dir; yani Arpoksay "yeri, yiyeceği olan mukaddes nesil". Targitay'm bu çocuğuna da isim yek yerinde verilmiştir; en mühimi de aynı sistemde...
Kolaksay, Targitay'ın küçük oğlu. Fasmer ile Abayev'e göre bu sözün ikinci kısmı belki aynı hsart "şöhret; tan; prenses" sözündendir, ilk kısmı açık değildir; belki Eski Farsça hwar-hşaita "güneş" sözündendir. İrancılar bu sözü değiştire değiştire Skolohşaya şekline ulaştırırlar ve bu skol (Skiflerle kendilerini adlandırması skolot) halklarının hükümdarı manasını verir derler. Bunun için kola sözünü skola ile birleştirirler. Yine bozma işi!
Türkçe kolaksay'm ilk kısmı kola "kale, baş şehir" yani "ülkenin merkezi" aksay "ak, mukaddes nesil", Koleksay "ülke merkezinin sahibi olan mukaddese nesil". Herodot'un yaradığına göre Kolaksay gerçekten de ülkenin sahibi olmuştur.
Bu adlar sistemini gözden geçirelim: İranca Targitay "usun, ulu kuvvetli" Lipoksay "güneş "güneşin parlaması" Arpoksay "su sahibi" Kolaksay "güneşin parlaması" veya skolohşaya "skolotlarıri Iskitlerin hükümdarı". Türkçe Targitay "ekinci ak nesil" Kolaksay "ülkesi olan ak nesil". İranca etimolojide sistem yok, Türkçe ise sistemli.